Genel

Türkiye’nin veri ve yapay zeka merkezi B3LAB

Dünyanın 20’yi aşkın ülkesi milli yapay zeka stratejilerini açıkladı. Bu ülkeler farklı ekol ve bakış açılarıyla kilit roldeki bu teknolojiyi nasıl kullanacağına ilişkin yol haritalarını çizdi. Milli savunma ve kamusal alt yapılarını bu yeni teknolojiyle nasıl geliştireceği, özel sektördeki ihracat paydasının ekonomiye nasıl katkı yapması gerektiği, iş ve mesleklerin dönüşeceği öngörüsüyle eğitim sisteminin nasıl yeniden yapılanacağı konularıyla ilgili planlamalar yaptı. Türkiye ise yapay zeka stratejisini olgunlaştırma aşamasına getirmiş durumda. 
Çalışmaların maestrosu konumundaki Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç, stratejinin bu yılsonuna kadar açıklanacağını duyurdu. Türkiye’nin dünyadaki küresel teknolojik büyümenin farkında olduğunu belirten Koç, bilgi ve iletişim teknolojilerine yapılan her bir birim büyümenin ekonomiye yüzde 1,8-2 katkısı olduğunu hatırlatarak, teknolojiye, özellikle de yapay zekaya daha çok yatırım yapılması gerektiğinin altını çizdi.
Türkiye’nin milli yapay zeka stratejisinin hangi yaklaşım ve önceliklerle belirleneceğine ilişkin şimdiye kadar detaylı bir açıklama yapılmış değil. Ancak ülkemizin yapay zeka stratejisinin bel kemiğini oluşturacak TÜBİTAK BİLGEM Bulut Bilişim ve Büyük Veri Araştırma Laboratuvarı’na (B3LAB) gerçekleştirdiğim ziyaret, bu stratejinin temel ayaklarına ilişkin ipuçları veriyor.

B3LAB’ın sistem merkezi. B3LAB’ın verdiği tüm kamusal hizmetlerin ana kumandası işte burası. Sistem Yöneticisi Yılmaz Ürgün, Türkiye’nin pek çok kamu kurumunda kullanılan Safir’in nasıl çalıştığını, büyük verinin bu kumanda merkezinde nasıl toplandığını anlatıyor.

TÜBİTAK BİLGEM Bilişim Teknolojileri Enstitüsü’ne bağlı faaliyet gösteren B3LAB, anayurt güvenliğinin “bulut, büyük veri ve yapay zeka” ayaklarından sorumlu AR-GE laboratuvarı. Burası, başta savunma sanayi olmak üzere kamu kuruluşlarının milli yazılımlarla en üst seviyede korunmasını, veri gizliliğine en yüksek seviyede sahip çıkılmasını hedefleyen 5 yıllık, genç bir laboratuvar. B3LAB ekibi ise dünyadaki teknolojik gelişmeler paralelinde özgün milli projeler üretmeyi hedefleyen heyecanlı uzmanlardan oluşuyor.

B3LAB, kurulduğu yıldan bu yana Safir adı altında ilgili ürünler geliştirmiş. Bu ürünler şimdilik belirli kamu kuruluşlarında kurum içi sistemlere yerleştirilmiş durumda. Uzun soluklu hedef, bu ürünlerin e-devlet aracılığıyla halk arasında yaygınlaştırılması, böylece kişisel verilerin korunması konusunda kamusal alanda ortak bir anlayışın oluşması, ardından ise B3LAB‘ın geliştirdiği ürünlerin özel sektöre de aktarılmasını sağlayarak TÜBİTAK‘ın kamusal fayda alanının genişletilmesi. 
Safir başlığı altında Safir Zeka, Safir Depo, Safir Bulut, Safir Büyük Veri, Safir DevOps isimli ürünler bulunuyor. İşte “Safir dünyası” ve Türk kamu kurumlarına katkıları…

ENFLASYON TAHMİNİ

Büyük veri ve yapay zeka ikilisinin verileri anlık kümelendirme, analiz etme, yorumlama kabiliyetinden faydalanmak üzere kamusal alanda projeler de geliştiren B3LAB, bu yetenekleri T.C Merkez Bankası‘nda oluşan anlık büyük verilerinden çıkan karar süresini 3-4 saatten 18 saniyeye indirmek ve enflasyon endekslerinin spekülatif tahminlenmesinin önüne geçmek için kullanıyor. B3LAB‘dan Başuzman-Araştırmacı Mehmet Haklıdır, “TEFE, TÜFE gibi enflasyon endekslerinin tahminlenmesi ve bu endekslerin belirlenmesindeki indikatörlerin belirlenmesi ile ilgili TÜİK ile bir proje hazırlığı içindeyiz. Daha önce Merkez Bankası ile bu konuda bir ön çalışma yapmıştık. Biz bu çalışma kapsamında makine öğrenmesi ve derin öğrenmeden yararlanarak hem enflasyon tahminlemesi yapacağız hem de enflasyonun en iyi tahminlenmesi için sepete seçilmesi gereken en doğru indikatör ürünlerin neler olduğunu yapay zeka teknikleri ile belirleyeceğiz” derken, B3LAB Proje Yöneticisi Merve Astekin Merkez Bankası‘nın büyük veriyi karar sürecine yansımasının saniyelere nasıl indiğini anlatıyor: “TCMB, piyasalardan topladığı online fiyat bilgisi ile oldukça geniş ölçekli bir veri setine sahip. Bu pazarlardan gelen veri canlı olarak akıyor ve veri aktıkça her gün yeniden toplanıyor. Onların bu akan ve devamlı büyüyen veri üzerinde günlük olarak gerçekleştirilen sorgularının süresi, verinin artışıyla birlikte 3-4 saate yakınsıyor. 3-4 saat, canlı akan bir verinin üzerinde karar verme süreçlerini işletmek için oldukça önemli bir süre. Bunun çok kısa bir süreye indirilmesi gerekiyor. Onların kendi kullandıkları altyapıdan, geleneksel çözümden büyük veri dünyasına geçişin uygun olup olmadığına birlikte karar verdik ve onlarla yaptığımız çalışmada büyük veri dünyasına geçişle birlikte sorgu sürelerinin 18 saniyeye inebileceğini gösterdik. Onlar için büyük bir zaman kazancı sağladı bu çalışma. Bu ortamı TÜİK vasıtasıyla canlıya da taşıyoruz.”

YAPAY ZEKA KÜTÜPHANELİ UÇAKLAR GELİYOR

Safir Zeka, öncelikle savunma-kamu ayaklarında farklı alanlarda sayısız amaca hizmet etmesi üzerine kurgulanmış bir yazılım. Bu bakış açışıyla Safir Zeka‘nın aviyonik projesiyle uçaklara “kritik olmayan işlemlerden başlamak üzere” aşamayla geliştirilecek bir makine öğrenmesi sistemi entegre edilmesi planlanıyor. Safir Zeka Aviyonik ile uçaklara makine öğrenmesi kütüphanesi geliştirilecek. Böylece “dünyada ilk” kez bir uçağın makine öğrenmesi kütüphanesi olacak. Safir Zeka‘nın aviyonik projesiyle açıklanabilir yapay zeka konusunda da çalışmalar yapılıyor ve bu sayede de projenin ilerleyen aşamalarında yapay zeka pilotla konuşabilecek. Pilot istediği anda yapay zekayı devreden çıkaracak. Bu kabiliyet, dünyadaki makine öğrenmesinin uçaklara entegrasyonuna karşı endişeli bakışlara bir cevap olarak tasarlanmış.

Makine öğrenmesinin kütüphaneden kademeli olarak beslenmesiyle makine öğrenmesi yazılımının bir karakutuya dönüşmesi ihtimalini sıfıra indirmeyi amaçladıklarını belirten Mehmet Haklıdır şöyle konuşuyor: “Safir Zeka Aviyonik, Safir Zeka‘nın uçaklar için özelleşmiş hali. Yeni nesil uçaklar bizim özellikle hava projelerimiz açısından geleceğimiz. O geleceğin bir parçası olarak Safir Zeka Aviyonik uçaklarda makine öğrenmesi kütüphanesi olarak kullanılacak. Şu anda dünyada herhangi bir uçakta makine öğrenmesi kütüphanesi yok. Biz bunu gerçekleştirdikten sonra dünyada ilk olmuş olacağız. Özellikle makine öğrenmesi konusunda çalışanlar biraz daha hazır kütüphaneleri kullanan ve masaüstü uygulamalarıyla rahat hisseden insanlardır. Buradaki kritik şey, uçağa koyduğunuz yazılım DO-178B standardını sağlamak zorunda. Henüz bunu sağlayan bir makine öğrenmesi maalesef geliştirilmedi. Onun için bizim için çok heyecan verici.”
Mart ayında Etiyopya Havayolları‘na ait Boeing Max 737‘nin düşmesi ve içindeki 157 kişinin hayatını kaybetmesinin bağlı olduğu yazılım hatasını hatırlatan Haklıdır, hem askeri hem de sivil uçaklarda kullanılan genel anlamda yazılımların ve yapay zeka kapsamında makine öğrenmesinin dünyanın güvenini şimdiye kadar kazanamamış olmadığını söylüyor. Oysa yapay zekanın uçaklardaki verileri daha doğru bir şekilde anlamlandıracağına vurgu yapan Haklıdır, “Boeing 737 Max için konuşursak aslında yapılmış bir otopilotun, pilota bilgi verilmemesi nedeniyle aldığı kararları algılayamaması ve pilotun bu kararları değiştirememesi durumuydu. Bir sensör hatasından kaynaklanmıştı. Uçaklarda birçok sensörden alınan veriler var ve bu verilerin füzyon ederek anlamlandırılması gerekiyor. Şu anda bunu yapan sistemler aslında 20-30 yıllık geçmiş teknolojileri kullanıyorlar. Bunu makine öğrenmesiyle çok daha iyi performanslı yapma şansınız var. Şu ana kadarki çekince, makine öğrenmesiyle yaptığınızda bu modellerin bir karakutu olması ve içeride bu kararları nasıl verdiğini bilememek yönündeydi. Biz burada geliştirdiğimiz kütüphaneye daha sonra uçakta kullanılabilecek durumdayken yapay zekanın daha açıklanabilir bir versiyonuna dönüştürülebileceğine inanarak yola çıktık. Projenin bir sonraki aşamasında da yapay zekanın orada aldığı kararı operatöre sözle ifade etmesini bekliyoruz. Böylece sensör hatasından kaynaklanabilecek bir problem olursa da pilot bu duruma müdahale edebilecek. Pilot yapay zekayı isterse anında devreden çıkarabilecek.

Uçakta toplanacak verinin istasyonda eğitilerek modellerinin oluşması, o modellerin uçağa yerleştirilmesi, uçak uçarken de akan verinin sürekli bu modele gelerek bir çıktı üretmesinin sağlanması şeklinde. Her uçuş sonrasında alınan veri ile tekrar eğitilerek modelin öğrenmesi hedeflenecek. Şu ana kadar yapılmayan kısım da bu: uçağa yerleştirilen bir model yok. Çünkü aviyonik yazılım standartlarını geliştirmiş bir model yok henüz. Biz orada bir AR-GE yapacağız.”

MİLLİ E-DEPOLAMA: SAFİR DEPO

Stratejik konumu bakımından Türkiye açısından en önemli konulardan bir tanesi verinin, özellikle de milli verinin korunması. Bu nedenle B3LAB, yine TÜBİTAK BİLGEM bünyesi altındaki Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü ve Siber Güvenlik Enstitüsü ile birlikte güvenlik ve mahremiyetle ilgili yaygın kullanımda “dünyada muadili olmayan” bir elektronik dosya depolama sistemi geliştirmiş. Safir Depo isimli bu sistem, muadillerinden dosyalarınızın sizin bilgisayarınızda şifrelendikten sonra buluta gönderilerek depolanması özelliğiyle ayrılıyor. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Birinci 100 Günlük Eylem Planı’nda üniversitelere yaygınlaştırılması kararı alınan bu uygulama, Türkiye’nin milli kurumlarının veri güvenliği altyapısını sağlamlaştırmak üzere tasarlanmış. Safir Depo‘nun Ulusal Akademik Ağı destekleyen ULAKBİM ortamında yaklaşık 1000 kullanıcısı mevcut. Üniversitelere fazlar halinde yayılıyor, şu anda 7 üniversite kullanıyor. İleri dönem Eylem Planları‘yla beraber kamuya da yaygınlaştırılması planlanıyor. Bununla birlikte Savunma Sanayii Başkanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’na deneme amacıyla kurum içi kurulumları yapılmış durumda. Ayrıca kullanım ihtiyacına göre özelleştirilerek kamunun farklı ihtiyaçlarına da çözüm sunabilen bu sistem, makine öğrenmesi ve derin öğrenme yetenekleriyle zenginleştirilerek Ticaret Bakanlığı‘nın Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğü‘ne bağlı tüm gümrük kapılarına entegre edilerek, sınırdan geçecek konteynır ve kamyonlara ait x-ray tarama görüntülerinin depolanmasında ve anlamlandırılmasında kullanılması planlanıyor. Safir Depo‘nun TÜBİTAK BİLGEM‘de kurulu ortamında ise genellikle savunma sanayiinin önde gelen şirketlerine Safir Depo‘yu test etme imkanı sağlanıyor, yine bu ortamda sistemden 1000’e yakın kullanıcı faydalanıyor. 


Safir Depo, “Benim verim şifrelenerek depolanmayı gerektirmiyor” denildiği durumdaysa Google Drive, Dropbox ve One Drive ile aynı seviyede güvenli bir dosya depolama hizmeti verebiliyor. TÜBİTAK BİLGEM B3LAB‘ın Proje Yöneticisi Merve Astekin, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi‘nin kamuya yaygınlaştırmak için üzerinde çalıştığını belirterek, veri güvenliğini en üst seviyeye çıkaran bu elektronik depolama sistemiyle ilgili şu bilgileri aktarıyor: “Yaygın kullanılan bulutta depolama ürünlerinde şifreleme yaptığınız anahtar aynı zamanda sistem yöneticisinde de bulunuyor, yani dosyanızı şifreli olarak gönderseniz dahi buluttaki yöneticinin de dokümana erişebilmesi mümkün. Safir Depo‘nun dağıtık anahtar mimarisi ise buna izin vermiyor, anahtarın bütünü yalnızca sizde bulunuyor. Sizdeki anahtarın bir kısmı bir bulut servislerinde geri kalan kısmı ise üçüncü parti güvenilir bir otoritede bulunuyor. Bu şekilde dokümanı siz şifrelediğinizde, ne sistem yöneticileri ne de güvenli otorite dosyanızı tek başına açamıyor. Bu şekilde şifreli paylaşımınıza dosyalarınıza sizin dışınızda kimsenin erişemeyeceğini garanti ediyoruz. Ancak kurumlar tarafından önceden belirlenen adli durumlarda veya verinin kurtarılması gereken durumlarda veri kaybını önlemek amacıyla üçüncü parti otorite ve sistem yöneticisindeki parçalar birleştirilip, kullanıcı anahtarının geri yüklenebileceği bir mekanizma da sağlıyoruz. 

AB İLE SINIRI ALGORİTMALAR DENETLEYECEK

Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı (Instrument Pre-Accession Assistance IPA) altında yer alan “Gümrük Muhafazanın Tespit Kapasitesinin Artırılması Projesi” kapsamında mevcut durumda kullanılan geleneksel veri tabanı altyapıları, büyük veri ve yapay zeka teknolojileri ile geliştirilerek bir “veri yönetimi ve hedefleme yazılımı” geliştirilmesi planlanıyor. Geliştirilecek sistem sayesinde, farklı veri kaynaklarından gelen büyük veri birleştirilerek yapay zeka algoritmaları ile analiz edilecek, manuel yöntem ve analizler ile ortaya çıkarılması çok zor olan ilişki ve riskler tespit edilerek Komuta Kontrol Merkezi’nin özellikle komuta fonksiyonu güçlendirilmesi amaçlanıyor. Yüzde 100 AB katkısıyla gerçekleştirilecek projede yer almak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi (CFCU) koordinasyonunda 07 Şubat 2019 tarihinde tamamlanan ihale sürecinde, firmalar arasında teknik değerlendirmede en yüksek ve 100 tam puanı alan TÜBİTAK BİLGEM liderliğindeki, HAVELSAN ve BYS Grup konsorsiyumu ihaleyi kazandı ve ilgili sözleşme mart ayında imzalandı. BİLGEM‘in Safir Depo uygulaması bu projenin ana damarlarından birini oluşturuyor.

TEOG’DA BAŞARI NEREDE?

B3LAB‘ın projelerini ilk uygulayan kamu kuruluşlarından Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki (MEB) büyük veri o kadar değerli ki, buradan çıkan demografik ve sosyolojik veriler eğitim sisteminin iyileştirilmesi için rol oynayacak nitelikte. B3LAB‘ın MEB ile yaptığı bir çalışmada, TEOG sınavında başarısız olan, yerleşemeyen öğrencilerin neden yerleşemediklerine dair kök sebep analiz edilmiş. Bu veri üzerinde 29 farklı değişken belirlenmiş. Öğrencilerin nerede yaşadıkları, anne-babalarının eğitim durumu, çalışıp çalışmadıkları, derslerdeki başarı durumları, varsa özür-sağlık durumları, okudukları kitap sayılarına kadar 29 farklı değişkenden hangileri başarısız olma nedenini en çok destekleyen yönde kök sebep olarak bulunuyor. Bu analize göre, annenin eğitim durumu ve babanın da çalışma durumu, mesleği en önemli faktörler olarak görünüyor.

TÜRKİYE’Yİ TERCİH ETTİ

(Soldan Sağa) TÜBİTAK BİLGEM B3LAB Başuzmanı Mehmet Haklıdır, B3LAB Proje Yöneticisi Merve Astekin, B3LAB Sistem Yöneticisi Yılmaz Ürgün, B3LAB Proje Yöneticisi Mehmet Zahi Berktaş

TÜBİTAK BİLGEM‘in Bulut Bilişim ve Büyük Veri Araştırma Laboratuvarı Başuzmanı Mehmet Haklıdır’ın dünyanın önde gelen teknoloji şirketlerinden gelen haftalık iş tekliflerini değerlendirmek yerine AR-GE çalışmalarını Türkiye’de yürütmeyi seçen ender “büyük veri ve yapay zeka” uzmanlarından biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İstanbul Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde lisans eğitimini alan Haklıdır, aynı üniversitede Bilgisayar Mühendisliği’nde yan dal yapmış. İTÜ Mekatronik Mühendisliği Bölümü‘nde yüksek lisansımı tamamlayan Haklıdır, TÜBİTAK Bilişim Teknolojileri Enstitüsü‘nde çalışmaya başlayınca, Türkiye’nin halen Gölcük Denizaltı Eğitim Merkezi Komutanlığı’nda kullanılan ilk Denizaltı Taktik Simülatörü (DATAS) projesinde görev almış. Haklıdır, pek çok askeri projede ve NATO çalışma gruplarında çalışmış. Daha sonra çalışmalarını makine öğrenmesi ve yapay zeka alanında yoğunlaştıran Haklıdır, doktorasını da yapay zekanın yeni trendi olarak kabul edilen ve insanları genel yapay zeka kavramına bir adım daha yaklaştıracağı tahmin edilen “derin pekiştirmeli öğrenme” konusunda İTÜ Kontrol Mühendisliği‘nde yapıyor.

B3LAB ekibi 26 kişiden oluşuyor.

Tags
Show More

suleguner

Yapay zeka ve robotik konularında uzman, İstanbul merkezli gazeteciyim. Sadece bu iki alanda yazan tek Türk gazeteci-yazarım. Aralarında Türkiye’nin en çok satan ekonomi dergisi ve bir İngilizce gazetenin de bulunduğu Türk medyasına ait yayınlara yazıyorum. Türkiye'nin kamuoyuna açık ilk yapay zeka ve robotik anketini 2018'de gerçekleştirerek, insanların bu iki kavrama nasıl baktığını inceledim. Detaylarını site de bulabileceğiniz "beyaz yakalı ve lisans-yüksek lisans üstü öğrencilerden" oluşan iki grupla yaptığımız anket sonuçlarında öne çıkan iki veriyi aktarmam gerekirse, yapay zeka öğrencileri çalışanlardan daha çok korkuyor. Beyaz yakalılar ise robotlardan gençlere göre daha az korkuyor. Türkiye genelinde yapılan ankete göre yapay zekanın hayatımıza giderek daha çok dahil olması veya robotların iş ve özel hayatımızda yer almaya başlaması genel anlamda bizi endişelendirmiyor. Ankete katılımcıların "İnsan zekası mı, yapay zeka mı?" sorusuna cevabıysa, "insan zekası" şeklinde olmuş. Kamuoyu araştırmalarıma her yıl devam ederek Türk halkının teknolojiyle olan ilişkisinin nabzını ölçmeyi amaçlıyorum. Teknolojiden korkulmaması gerektiğini, insanın yararına ve doğru bir şekilde kullanıldığında hayata önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ayrıca teknolojiyle birlikte değişen hayatı iyi anlamamız gerektiğini, hayatımızdaki değişiklikleri iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir gazeteci-yazar olarak teknolojinin insan hayatı için çizdiği vizyonu anlatmaya, konuşmalarımda insanları yakında nasıl bir dünyanın beklediğine ilişkin bir resim çizmeye çalışıyorum. Gazetecilik kariyerimde yönümü teknolojiye çevirmeden önce bazı Türk basın yayın kuruluşlarının yanısıra, ANSA İtalyan Haber Ajansı'nın Türkiye muhabirliği görevlerinde bulundum. Kariyerim boyunca pek çok ülkeyi gezerek sosyal ve teknoloji içerikli yazılar yazdım. Bu ülkeler içinde aklıma en çok yer eden Ekvador, Küba, Sudan ve Güney Kore oldu. İngilizcenin dışında İtalyancayı profesyonel iş yaşamımda kullanabiliyorum. Fitness ile ilgileniyorum ve bir sağlıklı yaşam bloğum var. Aynı zamanda amatör bir DJ’im.

Benzer İçerikler

Close
Close