Genel
Üstünlük hangi ülkede?
Son birkaç yıldır söz konusu yapay zeka olduğunda “En çok hangi ülke, hangi sektörlere yatırım yapıyor” sorusu gündeme geliyor. Çin yapay zekayı milli stratejisine dahil ederek diğer ülkelerin önüne geçtiği konuşuluyor. Yapay zekanın uluslararası kuruluşlarının öncelikli gündem maddesi olmasıysa, “Üstünlük hangi ülkede?” sorusuna ilişkin “mümkün olduğunca” objektif veriler ortaya koyuyor.
Birleşmiş Milletler’in Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) geçtiğimiz günlerde yayınladığı rapor, ülke, şirket ve sektör kategorileri bakımından dünyanın nabzını tutacak nitelikte.
Rapora göre ABD yazılım devi IBM 8 bin 920 yapay zeka patenti alırken, Microsoft 5 bin 930 patentle ikinci sırada yer alıyor. Japonya’nın devi Toshiba 5 bin 223 bin, Güney Kore’nin Samsung‘u 5 bin 102, Japonya’nın NEC Grubu ise 4 bin 406 patent almış. Yapay zeka patenti alanındaki en iyi 20 kuruluşun 17’si Çin’de yer alırken, en iyi 20 yapay zekayla ilgili bilimsel yayından 10’u da Çin’den geliyor.
Yapay zekada en çok patenti makine öğrenimi kullanılan yazılımlar alırken, derin öğrenme yönteminin 2013-2016 yılları arasında yılda yüzde 175 ortalamayla en çok büyüyen patent başlığı olarak ortaya çıkıyor. Diğer yandan yapay zekalı robotik sistemler yine 2013-2016 dönemi içinde yüzde 265 yıllık artış oranıyla “yapay zeka uygulamaları” alanında en çok patent alınan başlık olmuş.
Yapay zekanın en çok hangi sektörde yükselişte olduğuna gelecek olursak, bu alan yine aynı dönemde yüzde 134 oranla otomotiv ilk sırayı alırken, bunu yüzde 84 oranla telekomünikasyon, yüzde 40 oranla tıbbi malzemeler, kişisel cihazlar ve bilgi-işlem alırken, yüzde 36 oranla bilgisayar-insan etkileşimi dördüncü sıraya oturmuş.
AVRUPA PANİKTE
Raporun ortaya çıkardığı tabloda, sorulması gereken öncelikli soru “Bu patent yarışı karşısında korkmalı mıyız? Yapay zeka bizi korkutmalı mı?” olurken, merak edilen ikinci temel konu, Avrupa ülkelerinin yapay zeka yazılımında neden ilk sıralarda yer almadığı…
WIPO Genel Direktörü Francis Gurry, “yapay zeka-tehlike” ikilemiyle ilgili şu yorumu yapıyor: “Yapay zeka iyi haber mi, kötü haber mi? Şunu söylememiz gerek, teknolojisi nötr bir yerde duruyor. Herşey, onunla ne yapmak istediğinize bağlı. Bu demek oluyor ki, eğer yapay zeka bilimi ve tekniklerini otonom kitlesel silah haline getirmek istiyorsanız, bu hiç de iyi haber değil. Ancak başlıca sağlık alanında, hastalıkların teşhisinde kullanılıyor olması çok iyi haber.”
Gurry’ye göre bu yarışta Avrupa’nın geride kalmasının nedeniyse, söz konusu makine öğrenmesi olduğunda kültürel ve dil farklılığının bu kıtanın önünde ciddi bir engel olması…
Avrupa Konseyi geçen haftalarda bu konuyla ilgili bir koordinasyon planı açıkladı. Konsey, start-up’lar ve orta ölçekli şirketleri yapay zeka teknolojilerini ekonomiye katkı sağlamak üzere kullanmaları için teşvik etti. Gerekli yapay zeka ekosisteminin yaratılması için gereken Avrupa’daki yeteneklerin koordine edilmesi çağrısında bulunan Konsey, 2019 ortasına kadar her ülkeden ulusal yapay zeka stratejilerini açıklamalarını istedi.
Gelecekhane CEO’su Halil Aksu:
Bilim ve teknolojinin inovasyona en hızlı dönüştüğü ülkelerin başında hala ABD geliyor. Özellikle deneysel kültürü ve girişimcilik sermayesi çok güçlü olmasına da dayandırabiliriz. ABD kendi içinde de büyük bir pazar. ABD‘de başarılı olan bir şirket veya çözüm çok hızlı bir şekilde dünyaya tanıtılıyor ve satılıyor. Bu yönüyle de dünyaya liderlik yapıyor.
Ama Çin aradaki farkı çok hızlı bir şekilde kapatıyor. Çin, yapay zeka alanında 2030 yılına kadar dünyanın liderliğini üstlenme hedefi ilan etti. Yarışı kimin kazanacağını zaman gösterecek. Zira ABD tüm dünyadan hala ciddi beyin göçü alıyor. Yapay zeka ile uğraşan neredeyse herkes İngilizce biliyor ama çok çok azı Çince konuşabiliyor.
Dünyanın tam ortasında bulunan, Batı’la Doğu’nun tam arasında bulunan, ne dev ne de cüce olan bir ülke olan, ne çok gelişmiş nede geri kalmış olan bir ülke olan Türkiye, yapay zeka açısından da tam arada kalmış durumda. Bir yandan kendi imkanlarımızla bilim, teknoloji, inovasyon ve ekonomik kalkınma üretmeye çalışıyoruz. Diğer yandan ABD, Avrupa ve Çin’in ürünlerini kullanmak zorunda kalıyoruz. Bu uzunca bir süre bu şekilde devam edecek diye düşünüyorum. Yüzümüz her yöne dönük olacak, her yerin avantajından yararlanmalıyız, her yöne de teknoloji ve bilgi ihraç etmeye gayret etmeliyiz.