Genel
Deepfake çağında kadın olmak

Düşünsenize… Bir sabah telefonunuzu açıyorsunuz ve hiç vermediğiniz bir pozda, çıplak bir görüntünüz sosyal medyada yayılmış. Ama o siz değilsiniz. Ya da… belki de sizin yüzünüz, sizin vücudunuz gibi görünüyor. İşte buna “deepfake” diyoruz.
Ve hayır, bu sadece ünlülerin başına gelen bir teknoloji oyunu değil artık. Hepimizin başına gelebilecek kadar yakın, tehlikeli ve kontrolsüz.
Yeni Zelanda milletvekili Laura McClure, işte bu gerçekle yüzleşti ve hepimizi utandıran o cesareti gösterdi: Parlamento’da kendi deepfake çıplak görüntüsünü eline alarak konuştu. Elbette sansürlüydü, ama vermek istediği mesaj apaçık ortadaydı.
“Bu görüntüyü yapmak beş dakikamı aldı.”
“Ve Google’a basit bir aramayla yüzlerce siteye ulaştım. %90’ı kadınların görsellerini kullanıyor.”
Bu kadar kısa sürede bir kadının onuru, güvenliği ve hatta hayatı bir “kod satırına” dönüşebiliyor. Peki biz ne yapıyoruz? Şaşırıyoruz, üzülüyoruz, geçiyoruz.
McClure, kendi bedenini araç olarak kullandı ama amacı tüm kadınlara ayna tutmaktı. Çünkü sadece kadınların değil, gelecek neslin dijital onuru tehlikede.
Yasalar hâlâ geriden geliyor. Birleşik Krallık bu konuda adım attı: Rızasız deepfake içerik üreten ya da yayanlar iki yıla kadar hapis cezası alabiliyor. Ama diğer ülkelerde? Hâlâ derin bir sessizlik…
Ve rakamlar çarpıcı:
- %95’i rıza dışı pornografi.
- 2024 verilerine göre, 18 yaş altı gençlerin %57’si, bir gün bu içeriğin mağduru olmaktan korkuyor.
- BT güvenliği şirketi ESET’in araştırmasına göre, her 3 kadından 1’i, özel görsellerinin kötüye kullanıldığını söylüyor.
Konu sadece dijital mahremiyet değil. Kimin vücudu kime ait?
Eğer kadınlar kendi yüzlerini bile sahiplenemez hale gelirse, hangi eşitlikten bahsedebiliriz?
McClure’ın fotoğrafı bir uyarıydı.
Kimin neyi izlediğini, neyi yarattığını, neyi paylaştığını görmezden gelmeye devam edersek, bir gün o görselin başkaları için değil, bizim için üretildiğini fark edeceğiz.
Ve işte o zaman, çok geç olabilir.