Genel

“Ekibin inanmadığı hiçbir kurgu başarıya ulaşamaz”

Dijitalleşmeyi konuşmaya başladığımızdan bu yana aldığımız yolda, bu sürecin planlı, stratejiye dayalı ve uzun soluklu olacağını öğrendik. Aynı zamanda dinamik ve çok değişkenli bu sürecin doğru ekiple, doğru şekilde yönetilmesi gerektiğinin farkındayız. Türk şirketlerinin sektör bağımsız olarak bu dinamik koşullarda nelere dikkat etmesi gerektiğini FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Yiğit ile konuştuk:

Soru: Türkiye’deki şirketler genel olarak dijitalleşmenin veya dijital olgunluk kavramının neresinde?

Cevap: Bugün dünyada tam anlamıyla bir dijitalleşme dalgası yaşanıyor. Üretimden turizme, finanstan eğitime hemen hemen her sektörde yeni ve dijital iş yapış şekillerini, süreçlerin nasıl farklılaştığını ve ekosistemlerin daha önce hiç olmadığı kadar birbirine bağımlı hale geldiğini hissediyor ve görüyoruz. Bir firmanın ya da kurumun sağlıklı ve uygulanabilir bir dijital dönüşüm deneyimi yaşaması ve ortaya bir değer koyabilmesi için başlangıç noktasını yani nerden başladığını ve nereye gitmek istediğini net tanımlaması oldukça önemli. 

Dijital olgunluk bu işin başlangıç noktasıdır ve dijitalleşmeye adım atan şirketlerin yola nereden başladıklarını görmeleri açısından kritik öneme sahiptir.

Şirketler ve yöneticilerimizde dijital dönüşüm farkındalığı yüksek, ancak söylem ve eylem birlikteliğini başarmamız zaman alacak. 

Vizyon100 etkinlik platformu ve FANUC ortaklığıyla gerçekleştirdiğimiz, toplamda 12 sanal toplantıyla farklı sektörlerden 100 CEO/Genel Müdürü ağırladığımız, benim de moderatörlüğünü yaptığım geçen yılki DijitalCEO etkinliğinin de ana gündem maddesi dijitalleşme oldu.   

Benim bu noktadaki değerlendirmem şu yönde; kurumların hedefi ve beklentileri net olmalı ve bu hedefe uygun çözümler üzerinde durulması gerek. Bir şirketin her süreci dijital dönüşüme uğramak zorunda değil. Bazı fonksiyonlar buna uygun olmayabilir ya da henüz doğru zaman gelmemiş olabilir. Dolayısıyla öncelikle şirket ihtiyaçlarının, sorunlarının ve verimsiz yerlerin tespit edilmesi ve alınacak aksiyonların bu yönde kurgulanması gerekir.

Soru: Dijitalleşme küresel bir kültür haline mi geldi?

Cevap: Üzerinden çokça konuştuğumuz dijitalleşmeyi reel datalar üzerinden yorumlayacak olursak; Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2020 tarihli, 500’ün üzerinde firma ve 3000’in üzerinde en üst seviye yöneticiyle görüşerek ortaya çıkardığı “Reset of Future Works”  (Geleceğin Mesleklerinin Yeniden Belirlenmesi) raporuna göre, 2030 yılına kadar şu anki işlerin yüzde 84’ü dijital olarak, yüzde 83’ü uzaktan çalışılarak gerçekleşecek ve bu işlerin yüzde 50’sinin tam otomasyona geçecek. Bu dijitalleşme sonucunda da çalışanların yüzde 28’inin geçici, yüzde 13’ünün kalıcı olarak işlerini kaybedeceği belirtiliyor. Bu oranlara ve farklı birçok rapora baktığımızda 2030 yılına kadar olan sürede dünyanın dijitalleşmede bambaşka bir noktada olacağını çok net bir şekilde söyleyebiliriz.

Henüz tam anlamıyla oturmadığı için bir kültür olarak adlandıramasak da, yakın gelecekte (2030) dijitalleşmenin artması ile birlikte bu kavramın iş yapış şekli anlamında bir kültür haline geleceğini öngörüyorum.

Bu kültürün temellerini atan güçlü etki alanına sahip liderler, karar vericiler ve sistemi oluşturan bizler, karmaşanın, değişim ve dönüşüm baskısının had safhada olduğu günümüzde, doğru karar almaya, geleceği tahminlemeye ve buna uygun strateji kurmaya çalışıyoruz. Ve aslında bir nokta da bütün bu belirsizliği besleyen, değişkenliği arttıran ancak aynı zamanda buna çözüm de üreten temel kavramın dijitalleşme olduğunu görüyoruz.

Günümüz ortamında tek bir odak noktası oluşturan, tek bir doğru tanımlayan ve dolayısıyla tek bir gelecek kurgulayan firmaların yaşama şansı yok denecek kadar az. Dolayısıyla tek bir gelecek kurgulamak yerine, deneyim ve veriyi birleştirerek hareket edecek farkındalığa sahip olmak gerekiyor. Farkında olmadığınız süreci yönetemezsiniz. Ben Türkiye’nin dijitalleşme konusundaki farkındalığı yüksek tuttuğunu gözlemliyorum. Eğer bu farkındalığı tecrübemizle ve reel verilerle birleştirebilirsek yol alabileceğimizi düşünüyorum.

FANUC Türkiye Genel Müdürü Teoman Yiğit: ”FANUC; CNC kontrolör, robot ve makinelerin geliştirilmesine öncülük ederken, müşterilerimize satış, servis, teknik destek, Ar-Ge ve müşteri hizmetleri alanlarında da yüksek kalitede hizmet sunuyor. FIELD (FANUC Intelligent Edge Link and Drive) uygulaması ve robotları gerçek zamanlı izleme teknolojisi Zero Down Time (ZDT) ile de fabrika otomasyonuna yön veriyor”.

Soru: Şirketlerimiz dijitalleşme strateji ve planlarını nasıl kurgulamalı?

Cevap: Dijitalleşme doğru bir hazırlık süreci gerektiren ve kolay olmayan bir yolculuk. Bunu doğru anlamak ve uygulamak için kurum içinde özellikle yönetim seviyesinde bir farkındalık oluştuğunu görüyoruz. Her ne kadar dijitalleşmenin öncelikli ve kaçınılmaz olduğu üst yönetim tarafından kabul görse de, harekete geçme noktasında her yönetici ve her kurum aynı oranda kararlı değil.

Ekibin inanmadığı hiçbir kurgu başarıya ulaşamaz. Dolayısıyla dijitalleşmeyi bir takım sporu olarak niteleyebiliriz. Bu doğrultuda süreçler ve birimler arasındaki koordinasyonu arttırmak, alınan aksiyonların mantığını ve faydalarını ekiplere aktarmak, buna gerçekten inanmalarını sağlamak oldukça kritik. Dijitalleşmenin temeli “veri”’ye dayalı olduğu için bütün kurumun hatta kurumsal ekosistemin aynı verileri bakması ve aynı verileri yorumlaması en önemli dijital kazanımlardandır.  

Özetle, hem üst yönetim ve ekipler şirketin vizyonu ve gideceği yön için fikir ve aksiyon birliği içinde olmalıdır. Dijitalleşme de başarı elde eden olan kurumlar, mevcut durumunu analiz edebilen, yeni rotalar tayin edebilen ve nereye doğru gitmesi gerektiğini bilen, uzun vadede kararlı ve sabırlı adımlarla yürüyen kurumlardan çıkıyor. Bu yüzden “dijital stratejisi” ve “dijital dönüşüm yol haritası” oluşturan kurumlar bir adım önde olacaklar. 

Tags
Show More

suleguner

Yapay zeka ve robotik konularında uzman, İstanbul merkezli gazeteciyim. Sadece bu iki alanda yazan tek Türk gazeteci-yazarım. Aralarında Türkiye’nin en çok satan ekonomi dergisi ve bir İngilizce gazetenin de bulunduğu Türk medyasına ait yayınlara yazıyorum. Türkiye'nin kamuoyuna açık ilk yapay zeka ve robotik anketini 2018'de gerçekleştirerek, insanların bu iki kavrama nasıl baktığını inceledim. Detaylarını site de bulabileceğiniz "beyaz yakalı ve lisans-yüksek lisans üstü öğrencilerden" oluşan iki grupla yaptığımız anket sonuçlarında öne çıkan iki veriyi aktarmam gerekirse, yapay zeka öğrencileri çalışanlardan daha çok korkuyor. Beyaz yakalılar ise robotlardan gençlere göre daha az korkuyor. Türkiye genelinde yapılan ankete göre yapay zekanın hayatımıza giderek daha çok dahil olması veya robotların iş ve özel hayatımızda yer almaya başlaması genel anlamda bizi endişelendirmiyor. Ankete katılımcıların "İnsan zekası mı, yapay zeka mı?" sorusuna cevabıysa, "insan zekası" şeklinde olmuş. Kamuoyu araştırmalarıma her yıl devam ederek Türk halkının teknolojiyle olan ilişkisinin nabzını ölçmeyi amaçlıyorum. Teknolojiden korkulmaması gerektiğini, insanın yararına ve doğru bir şekilde kullanıldığında hayata önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ayrıca teknolojiyle birlikte değişen hayatı iyi anlamamız gerektiğini, hayatımızdaki değişiklikleri iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir gazeteci-yazar olarak teknolojinin insan hayatı için çizdiği vizyonu anlatmaya, konuşmalarımda insanları yakında nasıl bir dünyanın beklediğine ilişkin bir resim çizmeye çalışıyorum. Gazetecilik kariyerimde yönümü teknolojiye çevirmeden önce bazı Türk basın yayın kuruluşlarının yanısıra, ANSA İtalyan Haber Ajansı'nın Türkiye muhabirliği görevlerinde bulundum. Kariyerim boyunca pek çok ülkeyi gezerek sosyal ve teknoloji içerikli yazılar yazdım. Bu ülkeler içinde aklıma en çok yer eden Ekvador, Küba, Sudan ve Güney Kore oldu. İngilizcenin dışında İtalyancayı profesyonel iş yaşamımda kullanabiliyorum. Fitness ile ilgileniyorum ve bir sağlıklı yaşam bloğum var. Aynı zamanda amatör bir DJ’im.

Benzer İçerikler

Close
Close