Genel
Girişimcilik dünyamız “niş”e iniyor
Türkiye’de giderek büyüyen girişimci dünyası, giderek daha “niş”, insanların temel sorunlarının dışındaki ihtiyaçları da gören ve hatta doğayı korumak amacıyla geliştirilen girişimlere imza atıyorlar. Bunu görmek gerçekten çok sevindirici. Sadece endüstrileri veya satış-pazarlamayı, tedarik zincirini, maliyetleri azaltmayı değil, insan yararına veya insanı eğiten, eğlendiren girişimlerimiz de var artık. Bunlardan İTÜ Çekirdek bünyesinde olan birkaçını tanıtmak istiyorum.
GORDION GAME
Friglerin başkenti olan, günümüzde Ankara’nın içinde bulunan Gordion yerleşkesinden adını alan, Gordion Game, Türkiye’nin ilk ve tek yerli FRP oyunu üreticisi. Bunun yanısıra dünyanın ilk ve tek artırılmış gerçeklik teknolojisi tabanlı FRP (fantastik rol yapma) oyun platformu.
Gordion Game’in kurucu ortağı Oğuzhan Işık, pandemi yüzünden kafelere gidemeyen FRP oyuncuları için online olarak beraber toplanabilecekleri, baştan sona FRP oyuncuları için tasarlanmış bir platform tasarladıklarını belirterek, “Oyuncuların istedikleri gibi arkadaşlarıyla oda kurup beraber oyun içerisindeki artırılmış gerçeklik teknolojisi ile maske ve filtreler yardımıyla oynayabilmesini sağlayan bir uygulama. Attığınız zarlara göre oyundaki seçtiğiniz karakterler hasar alabiliyor ve böylelikle oyuncuların oyun deneyimini zenginleştiriyoruz. Platformumuz şu an test aşamasında ve Mart ayında globalde Amerika’da çıkmayı düşünüyoruz. Medya ve influencerlar ile pazarlama kanallarını kullanacağız. Kısa vadede kitaplarımızı çıkarıyoruz. Ocak ayında Altın Şehir isimle FRP oyunumuz çıkıyor. Mart ayında ise online frp platformumuzu çıkarıyoruz. Haziran gibi 50 bin kullanıcıya ulaşmak istiyoruz” diye konuşuyor.
ARCHMIR
2017 yılından bu yana İstanbul’da daha çok yaşanan dolu yağışının ardından arabalarda oluşan hasarlar, sürücüleri mağdur ederken, bu yağışlardan sonra sigorta şirketleri ve eksperleri de bu süreçte çok problem yaşadı. Bu problemleri yaşayan eksperlerden biri de Archmir’in kurucularından İlker Kutsal’dı.
İlkler Kutsal’ın gözlemlerine göre dolunun neden olduğu hasar yoğunluğu, sigortalı tarafında uzun bekleme süreleri, yüksek masraflar olarak yansıdı. Sigortacı yani sigorta şirketleri tarafındaysa kaotik sürecin sebep olduğu zarar büyüdükçe büyüdü. Archmir, bu uzun ve yorucu süreci olabildiğince optimize etme amacıyla yola çıkarak sigorta şirketlerinden bağımsız bir yapı olmaktan ziyade, onların iç bünyelerine kolayca entegre olabilen bir yapı geliştirdi.
Archmir’in kurucu ortaklarından Mustafa Çakır, “Normal şartlarda yaşayacağınız kasko süreçlerini düşünelim. Önce çağrı merkezlerini arayarak bir hasar ihbarı oluşturursunuz. Araç servise gitmiş olabilir veya sahada bekliyor olabilir. Ardından hasarların şiddetinin ölçülmesi gerekecektir. Bunu bir eksperin yapması da gerekiyor olabilir. Daha sonra hasarın onarım süreci başlayacaktır. İşçilik maliyetleri, işçilik süreçleri de devreye girer. Tamamıyla insan faktörüne teslim edilmiş bu sürecin ortalama bitiş süresi 27 gün olarak belirtiliyor. Geliştirdiğimiz Archnet’in devreye girmesiyle bu süreç çok büyük bir oranda yapay zekayla çözülüyor. Yani, kaza yapan kişi aracın fotoğrafını çektikten sonra bu fotoğrafı sigorta şirketinin sistemine yüklüyor. Sisteme yüklenen fotoğraf Archnet’te analiz ediliyor ve süreç Archnet tarafından çözümleniyor. Yapay zeka ve görüntü işleme teknolojileriyle birlikte serviste veya kaza anında çekilen fotoğraf üzerinden aracın üzerindeki hasarlı parçaları tespit ederek sigorta şirketlerinin hasar yönetim süreçlerini katlarca hızlandırıyor” diye konuşuyor.
ALGEA BIODIESEL
Algae Biodiesel endüstriyel atık suları ve baca gazlarını mikroalgler yardımıyla arıtarak bu atıklardan karbon negatif mikroalgal biyoyakıt üretimi yapan bir girişim. Üretilen biyodizel dizel motorlarda modifikasyonsuz bir şekilde kullanılabiliyor. Aynı zamanda setan sayısı, CFPP gibi yakıt özellikleri petrol-dizeliyle aynı kalitede özellik gösteriyor. Kükürt emisyonunu sıfıra indirirken; CO2, SOx, NOx gibi sera gazlarını ise yüzde 70 azaltıyor. Algae Biodiesel üretim sürecinde karbon yakalama prosesi sayesinde baca gazının içerisindeki CO2’i absorbe ediyor, endüstriyel atık sudaki azot, fosfor gibi çevreye zararlı maddelerin giderimini sağlıyor.
Algae Biodiesel’in kurucusu Selen Şenal, “İklim değişikliğine sebep olan sera gazı emisyonlarını üretimden tüketime azaltılıyor ve bu sayede iklim değişikliği sınırı olan 1.5 derecelik artışın altında kalmak hedefleniyor. Üretimde bertaraf gerçekleştirdiğimiz için sanayinin en önemli çevre problemleri olan atık su ve baca gazının giderimi sağlanıyor. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nden en az 10 tanesinde pozitif etki yaratıyor. Algae Biodiesel’in potansiyel müşterileri EPDK tarafından belirlenmiş olan dağıtıcı lisanslı petrol firmaları ve sanayide atık su/baca gazı üretimine sebep olan tüm üretim tesisler. Doğrudan son kullanıcıya satış olmamakla birlikte ürünleri harmanlama ürün kategorisine giriyor. Algae Biodiesel şu a pilot sera ölçeğinden üretim tesisi ölçeğine geçmek için yatırım turunda” diyor.
R.I.S.E.
Tıp fakültesi öğrencilerinin en büyük sorunlarından biri, simülasyon. Yani bir müdahalede bulunmadan önce asistanlık dönemlerinde kadavra üzerinde çalışmak yerine veya günümüzde dijital ortamda pratik edinmek için simülatif ortamlara ihtiyaçları var. Yurtdışında son yıllarda bu konularda AR/VR başta olmak üzere yeni teknolojiler kullanılarak bu soruna çözüm bulunmaya çalışılıyor. Bu cevap ülkemizde R.I.S.E.’den geldi.
R.I.S.E’.ın CEO’su Doç. Dr. Mehmet Kenan Kanburoğlu bu soruna neden çözüm bulduklarını şöyle anlatıyor: ”Şu an Türkiye’de bulunan 123 tıp fakültesinden sadece 7 tanesinde simülasyon merkezi bulunuyor. Simülasyonla yapılan eğitimlerin doktor hatasını azalttığı, iletişimi, liderlik becerilerini ve kriz-kaynak yönetimini arttırdığı ve daha iyi öğrenme ve beceri gelişimine imkan verdiği bilimsel olarak kanıtlandı. Biz “R.I.S.E. Teknoloji” olarak simülasyon gibi klasik ders yöntemleri dışındaki ileri eğitim metotlarının tüm eğitim kurumlarımızda ulaşılabilir olmasını hedefleyen bir sosyal girişimiz.”
Simülasyon alanında 3 ana konuda çözüm geliştirdiklerini belirten Kanburoğlu, “Birincisi tıbbi simülasyon eğitimi vermenin ve devamlılığını sağlamanın maliyeti oldukça yüksek milyon dolarları buluyor. Bunun başlıca sebebi eğitimde kullanılan sistemlerin mekaniksel donanımlarla üretilmiş olması. Bizim geliştirdiğimiz çözümde ise yazılım tabanlı yöntemler. Bu sayede mekaniksel sistemlerin dezavantajları ortadan kalkarak makul fiyatlı, kompakt, adaptif bir yöntemle tıbbi simülasyon eğitimi verilebiliyor. İkinci sorun ise diyelim ki sizin maddi bir sıkıntınız yok ve bu cihazları temin edebildiniz. Ancak bu sistemlerin eğitimciler tarafından derslerde kullanılabilir hale gelmesi için bu sistemlerin içerisine vakaların, checklistlerin vb. gibi bilgilerin önceden hazırlanıp sisteme girilmesi ve bu sistemler üzerinde denemelerin yapılması gerekiyor. Bizim sistemimizde ise bu veriler hazırda bir bulut sistemi üzerinden bütün kullanıcılarla paylaşılıyor. Böylece herhangi bir zaman harcamadan deneme yapmadan doğrudan eğitim verilebiliyor. Üçüncü sorun ise siz bu sistemi kursanız bile eğitimi verebilmek için sizin doktorları ve öğrencileri hastaneden dersliklerden alıp bu sistemlerin bulunduğu merkeze getirmeniz gerekiyor. Özellikle tıp alanında bu gibi işlemler büyük sıkıntılara yol açıyor. Çünkü sağlık alanında çalışan ve\veya eğitim alan kişilerin sıklıkla acil durumları oluşabiliyor ve hastanelere gitmeleri gerekiyor. Bizim üretmiş olduğumuz sistem oldukça portatif, kompakt ve taşınabilir bir sistem olduğundan doktorlar bu gibi simülasyon tabanlı tıp eğitimlerini her yerde, kendi muayenehanelerinde bile kolaylıkla verebiliyor” diye konuşuyor.