Genel

İkiz dönüşüm: Dijital ve yeşil dönüşüm elele

2022 yılında ağırlığını hissedeceğimiz üç teknoloji var: metaverse, yapay zeka ve blokzincir. Önümüzdeki yıl, metaverse’ün görsel zenginliğini yoğun olarak hissedeceğimiz bir yıl olacak. İş yapay zekaya gelince, bu teknolojinin endüstriyel anlamda genişleyerek etkisini artıracağını öngörüyoruz. Blokzincirse emtia kavramına yeni araçlar katacak. Dijital dönüşümün bu ayaklarıyla birlikte hareket edecek ve etki alanını büyütecek yeni bir alan daha var: yeşil dönüşüm.

Türkiye’de 10 Kasım’dan itibaren Paris İklim Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Ticaret Bakanlığı’nın koordinasyonunda kurulan Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu‘nun faaliyetlerini yoğunlaştırdı. Temiz enerjiden yeşil ulaşıma, tarımdan sanayiye kadar çeşitli alanlarda ihtisas çalışma grupları kurulacak. 

Üç ay önce yapay zeka milli stratejimizi açıklayan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’nin Uluslararası İişkiler Daire Başkanı Dr. Safa Uslu geçtiğimiz haftalarda, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşümün eşzamanlı yürümesiyle Yeşil Mutabakat’ın tam anlamıyla uygulanabileceğinin altını çizmişti. “Dijital dönüşüm Yeşil Mutabakat’la birlikte Türkiye’de de mutlaka olacak. Biz 2021- 2025 yılını kapsayan birinci dönem Yapay Zeka Strateji Belgemizi Eylül ayında yayınladık. Önümüzdeki dönemde Dijital Dönüşüm Strateji Belgesini de yayınlayacağız. Bu bir maraton, ama ilk hedefimiz Yeşil Mutabakat” şeklinde demeç veren Uslu, Türkiye’nin böylece tüm dünyayla birlikte bu dönüşüm sürecini aynı zamanda yürüteceğine vurgu yapmıştı.  

Türk-Alman Üniversitesi İktisat Bölümü Başkanı Prof. Dr. Elif Nuroğlu ise Türkiye’nin ihracatının ana destinasyonunun AB olmasının ve Türkiye’nin Gümrük Birliği ile başlayan entegrasyon sürecinin yeşil dönüşümde büyük bir avantaj sağlayabileceğini belirterek, “AB, 2019’da Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı ilan ettiği günden beri bu dönüşümü yeni büyüme stratejisi olarak lanse etti. Nitekim yaşlanan nüfus ve doğuya kayan ekonomik aktivitelerin sonucunda AB’nin kaybettiği avantajları dünyanın gidişatına yön verecek yeni hamlelerle geri kazanmak istemesi çok doğal.

Avrupa bu noktada hem dijital dönüşümü hem de yeşil dönüşümü bir atlama taşı olarak görüyor “ yorumunu yapıyor.

Vurgu yapılan yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve karlılık ilişkisinin de oluşmasına neden oldu. Pandemi dijital dönüşüme hız kazandırırken, uzaktan çalışma ve tedarik zinciri esnekliği, ekonomiyi hiper-dijitalleşme durumuna getirmede en güçlü faktörlerden bazıları… Tahminler, endüstrinin 5 ila 10 yıllık dijitalleşmeyi 1-2 yıla yoğunlaştırdığını gösteriyor.

Türkiye ile birlikte tüm dünya bu yeni çevreci ekonomik döngünün nasıl gerçekleşeceğini konuşuyor.

YENİLEYİCİ ÇÖZÜMLERİN POTANSİYELİ

Bu noktada SAP Yönetim Kurulu Üyesi Scott Russell’dan yeşil dönüşüm, sürdürülebilirlik ve karlılık ilişkisi üzerine şu değerlendirmeyi aldık:  “SAP’de 450 binden fazla şirkete hizmet veriyoruz.  Bu şirketlerin çoğunun gündeminde geleneksel üretim yoluyla yüzde 91’in üzerinde atık çıkaran lineer ekonomiden döngüsel bir ekonomiye nasıl geçecekleri sorusu olduğunu görüyoruz. Yenileyici ve onarıcı bir ekonomiye giden yolu çizmek, atıkları yeniden kullanabilmenin ve israfı en aza indirebilmenin bir yolunu bulmakla mümkün. Bu yolda sürdürülebilirlik ve kârlılık el ele yürüyor. Ancak şirketler sürdürülebilir olmak için önce dijital olmak zorunda.

Mevcut zorluklara ek olarak iklim değişikliği için de çözümler bulmaya çalışmak, çoğumuzun kendi etrafında daireler çiziyormuş gibi hissetmesine neden oldu. Ama tarihte ilk kez bu iyi bir şey. İş dünyasında döngüselliğe geçerek sistemlerimizde değeri daha uzun süre tutmak için döngüler oluşturmak, artan maddi, ekolojik ve sosyal ayrımları ve daha fazlasını kapatma potansiyeline sahiptir. Toplam emisyonların neredeyse yarısının tedarikle bağlantılı olduğu günümüzde döngüsellik, iklim krizini ele almanın ve gezegenimizin dengesini yeniden kurmanın önemli bir yoludur.

Rejeneratif yani yenileyici çözümler, ekonomilere, piyasalara ve endüstrilerimize yeniden enerji verme, istihdam, trilyonlarca dolar değerinde yeni fırsatlar yaratma gücüne sahip. Büyük ölçekte bir değişimi yönlendirmek için işletmelerin etkiyi hızlandırmasına ve net sıfıra ulaşmanın ötesine geçmesine ihtiyacımız var. “


Tags
Show More

suleguner

Yapay zeka ve robotik konularında uzman, İstanbul merkezli gazeteciyim. Sadece bu iki alanda yazan tek Türk gazeteci-yazarım. Aralarında Türkiye’nin en çok satan ekonomi dergisi ve bir İngilizce gazetenin de bulunduğu Türk medyasına ait yayınlara yazıyorum. Türkiye'nin kamuoyuna açık ilk yapay zeka ve robotik anketini 2018'de gerçekleştirerek, insanların bu iki kavrama nasıl baktığını inceledim. Detaylarını site de bulabileceğiniz "beyaz yakalı ve lisans-yüksek lisans üstü öğrencilerden" oluşan iki grupla yaptığımız anket sonuçlarında öne çıkan iki veriyi aktarmam gerekirse, yapay zeka öğrencileri çalışanlardan daha çok korkuyor. Beyaz yakalılar ise robotlardan gençlere göre daha az korkuyor. Türkiye genelinde yapılan ankete göre yapay zekanın hayatımıza giderek daha çok dahil olması veya robotların iş ve özel hayatımızda yer almaya başlaması genel anlamda bizi endişelendirmiyor. Ankete katılımcıların "İnsan zekası mı, yapay zeka mı?" sorusuna cevabıysa, "insan zekası" şeklinde olmuş. Kamuoyu araştırmalarıma her yıl devam ederek Türk halkının teknolojiyle olan ilişkisinin nabzını ölçmeyi amaçlıyorum. Teknolojiden korkulmaması gerektiğini, insanın yararına ve doğru bir şekilde kullanıldığında hayata önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ayrıca teknolojiyle birlikte değişen hayatı iyi anlamamız gerektiğini, hayatımızdaki değişiklikleri iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir gazeteci-yazar olarak teknolojinin insan hayatı için çizdiği vizyonu anlatmaya, konuşmalarımda insanları yakında nasıl bir dünyanın beklediğine ilişkin bir resim çizmeye çalışıyorum. Gazetecilik kariyerimde yönümü teknolojiye çevirmeden önce bazı Türk basın yayın kuruluşlarının yanısıra, ANSA İtalyan Haber Ajansı'nın Türkiye muhabirliği görevlerinde bulundum. Kariyerim boyunca pek çok ülkeyi gezerek sosyal ve teknoloji içerikli yazılar yazdım. Bu ülkeler içinde aklıma en çok yer eden Ekvador, Küba, Sudan ve Güney Kore oldu. İngilizcenin dışında İtalyancayı profesyonel iş yaşamımda kullanabiliyorum. Fitness ile ilgileniyorum ve bir sağlıklı yaşam bloğum var. Aynı zamanda amatör bir DJ’im.

Benzer İçerikler

Close
Close