Genel
Kitlesel uzay turizmi… Ne kadar yakın?

8 Aralık sizin için sıradan bir gün olabilir ama Yusaku Maezawa için değildi. Forbes’a göre Japonya’nın en zengin 30’uncu kişisi olan Maezawa, 2009’da Cirque du Soleil’in kurucularından Kanadalı Guy Laliberte’den sonra Uluslararası Uzay İstasyonu’da (UUİ) giderek uzay seyahati gerçekleştiren ikinci sivil oldu. Asistanıyla birlikte UUİ’de 12 gün geçiren Maezawa, 21 Aralık 2021’de yeryüzüne inerek seyahatini tamamladı. Maezawa (45), Soyuz MS-20 uzay aracıyla Rus kozmonot Alexander Misurkin ile birlikte çıktığı yoluculukta dijital günlük tuttu ve ve burada geçirdiği günleri YouTube kanalından yayınlayadı. https://www.youtube.com/channel/UCO3gOWCjoz9aeXdSUt6Fhmw
Uzaya yolculuk, son yıllarda insanoğlunun uzayı keşfetmek için teknolojik olarak daha yakınlaştığı bir kavram oldu. Virgin Galactic’in kurucusu Richard Branson, temmuzda uzaya seyahat ederek hem kendi hayalini gerçekleştirdi hem de sivillere birkaç dakikalığına yer çekimsiz ortamı tatma şansı veren “uzaya turlarını” başlattı.

Peki ama uzaya seyahatten ne anlamamız gerek? Atmosferden ne kadar yükseklikteyken uzayda olmuş oluyoruz? Özellikle Virgin Galactic’in 2022’den itibaren gerçekleşeceği seyahatler için bilet satışı yapmaya başlamasının ardından uzay turizminin başladığını söyleyebilir miyiz? Bu soruları iki uzmana sorduk.
İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Fuat Korhan Yelkenci, uzaya seyahatin koşullarını şöyle anlatıyor: “Yerden 100 km yukarısı atmosferin seyrekleştiği ve uzay sınırı olarak kabul ettiğimiz yüksekliktir. Dolayısıyla 100 km’nin yukarısına çıkmak uzaya çıkmak anlamına gelir. Örnek olarak UUİ yerden 400 km yükseklikte, Hubble Uzay Teleskobu (HST) 547 km yükseklikte yer alır. Uzay turizmi ile öncelikle atmosfer sınırına ulaşılan yolculukları düşünebiliriz. Tabiki gelecek denemelerde atmosfer dışına daha sık çıkıldığını da duyacağız. Uzay turizmi tüm atmosfer dışı yolculukları kapsayabilir. Turist olarak Ay’a gitmek ve oradan dünyayı görmek istersek 384000 km’lik yolu aşmamız ve hatta geri dönmemiz gerekir. Virgin Galactic (90 km) ve Blue Origin (106 km), yörüngeye oturmadan sadece gidip gelme şeklinde görevler ile turizmi gerçekleştirdi.”

TÜBİTAK Uzay’da Göktürk-2, Rasat ve İMECE uydularında görev alan, 3,5 yıldır ise Almanya’da Avrupa’nın büyük uydu şirketlerinin birinde, Avrupa Uzay Ajansı’nın (ESA) gelecekteki uyduları için fizibilite çalışmaları yapan “uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi“ uzmanı Egemen İmre is yakın gelecekte Ay’a ve UUİ’ye seyahatlerin olası, ancak Mars’a seyahatlerin zor olduğunu söylüyor: “Yukarı bir top attığınızı düşünün, yeterince kuvvetli atarsanız 80-100 km civarı bir irtifa olarak sayılan uzay sınırını geçebilirsiniz ve o civarda belki 5 ya da 15 dakika, belki biraz daha uzun bir süre geçirebilirsiniz. Ancak bu topu yörüngeye yerleştirmek ve orada kalmasını sağlamak çok daha zor bir iş, çünkü çok daha büyük bir hız ve daha büyük roket sistemleri gerekiyor. Bu nedenle, eğer uzayda kısa bir süre geçirdiğimiz bir deneyime uzay turizmi diyeceksek bunun biraz olsun kitleselleşme olasılığı olduğunu düşünüyorum. İkinci alternatif, UUİ gibi bir yerde birkaç gün geçirmek. Bu çok daha zor ve pahalı bir iş. Özel olarak seçilmiş astronotlar yerine parasını bastıran herkesin gittiği bir uzay deneyimi için bence henüz biraz erken. Ama önümüzdeki 10 yıllık süreçte UUİ’nin ticarileşmesi nedeniyle çok zenginlerin birkaç milyon dolar karşılığı gittiğini görmek çok şaşırtıcı olmaz.
Ay ve Mars ise şu anda iyi eğitimli ve seçilmiş astronotlar için bile zor. Ancak kendine ‘zengin’ diyenler için belki 10-20 yıllık perspektifte Ay yörüngesinde bir hafta geçirmek olası bir deneyim haline gelebilir.”

Uzay turizmini ilk kez gerçekleştirmek ve devamını getirmek konusunda kızgın bir rekabet var. Virgin Galactic, ilk olma hedefini Jeff Bezos’un Blue Origin’inden 9 gün önce gerçekleştirdi. Şimdi merak ettiğimiz konu, bu seyahatlerin ne zaman kitlesel olabileceği… Yelkenci’nin bu konuyla ilgili yorumu şöyle: “Kitlesel olabilmesi için önümüzde yıllar var. Uzaya yapılacak her türlü görev oldukça riskli ve maliyetli. Dolayısıyla öncelikle bu konudaki başarınızı ispat etmeniz gerek. Bunun en güzel örneği SpaceX. 1981 yılında görevlerine başlayan uzay mekikleri, 2011’de emekliye ayrılınca NASA astronotlarını 2011-2020 yılları arasında 80-90 milyon dolar karşılığında Rusya kendi roketleri ile uzaya çıkarıyordu. 9 yıl boyunca ABD’nin kendi aracı yoktu. Bu 9 yılda NASA’nın desteklediği özel şirketler sayesinde ABD kendi astronotlarını kendi ülkesinden gönderebilir oldu. Bunların başında SpaceX geliyor. Elon Musk’ın şirketi SpaceX, NASA astronotlarını yörüngeye ve UUİ’ye götürmeyi başardı ve bunu sürekli yapabiliyor olması bu konudaki yetkinliğinin ispatı oldu.”
UYDU SORUNU

Uzay, henüz keşfetmeden problemlerini beraberinde getiriyor. Çünkü uzay hukukundan bahsedemiyoruz. Fuat Korhan Yelkenci, uzay keşiflerini ilk yapan şirketlerin söz sahibi olma peşinde olduğunu belirterek buna örnek olarak Elon Musk’ın Starlink’ilerini gösteriyor: “Elon Musk, şirketi SpaceX ile dünyadaki her yere internet götürmek için Starlink uyduları fırlatıyor. Neredeyse hiçbir ülkeden izin almadan ve neredeyse hiç kimseye danışmadan. Starlinkler onbinlercesiyle yörüngede bir ağ oluşturarak dünyanın her yerine internet sağlayacak ancak bu da pek çok başka sorunu getiriyor. Onbinlercesinden biri bile bozulsa pek çok çarpışan uydu pek çok uzay çöpü oluşturacak. Bu gibi konular hala tartışılıyor.”
Egemen İmre ise uzayı keşfederken ağırlıklı yükün uydular üzerinde olacağı değerlendirmesini yaparak şunları söylüyor: “İnsanları uzayda bekleyen geleceğin büyük bir kısmında insanlar yer almıyor aslında. Şu an kullanılan uydular, diğer gezegenlere gönderilen uzay araçları ve hatta uzun vadede yaygınlaştırılması düşünülen uzay madenciliği gibi alanlarda kullanılıyor. İnsansız uydular gitgide daha çok sayıda ve daha otonom bir şekilde görev yapacak. Bu anlamda, uzayın keşfinin yükünü uydular çekecek.”

UZAYDA ULUSLARARASI REKABET
İstanbul Üniversitesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü’nden Fuat Korhan Yelkenci, “Çin bağımsız olarak kendi yörünge istasyonunu kuruyor. Ay ve Mars’a çeşitli araçlar gönderiyor. ABD bu konuda oldukça tedirgin olmakla birlikte pek çok projesini hızlandırdı” derken, uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi uzmanı Egemen İmre, “Uzay turizmi toplam uzay endüstrisinin çok küçük bir kısmı. İnsanlı uçuş alanında Rusya 2024’te UUİ işbirliğini sonlandırmayı düşündüğünü ve kendi istasyon planlarına odaklanacağını açıkladı. Çin ise geçtiğimiz aylarda kendi insanlı uzay istasyonunu devreye aldı. Fırlatma alanında ABD dışında Avrupa, Çin ve Rusya’dan hem yarı devlet hem de daha girişimci birçok şirket son on yılda piyasadan pay kapmaya çalışıyor. SpaceX’in Starlink’ine de Avrupa’dan rakipler çıkmaya başladı. Bu anlamda, SpaceX fırlatıcı piyasasını kasıp kavursa da uzay endüstrisi hala yoğun bir rekabet ile çalışıyor; dahası, milli güvenlik ve stratejik hedefler de saf bir serbest piyasa oluşmasını engelliyor” yorumunda bulunuyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR TİCARİ SİSTEMİ HANGİSİ OLUŞTURACAK?
Elon Musk-Jeff Bezos-Richard Branson liderliğindeki girişimler, uzay ticaretinde ön sırada yer almak için şimdiden mücadele ediyor. Egemen İmre, asıl önemli olanın sürdürülebilir bir ticari sistemi kimin önce kuracağı ve bu uğurda ne kadar masrafı göze aldıklarıyla ilgili olduğuna işaret ederek, “Teknolojik gelişmeler çok etkileyici, ama ‘zamanının ötesinde’ teknolojik gelişmeler ciddi bir finansal risk demek ve bu işin ne kadarlık bir piyasasının olacağını yani ne kadar karlı olacağını da doğrusu kimse bilmiyor. İşin magazin kısmı göz önünde olsa da, rekabetin ciddi kısmının NASA ve ABD ulusal görevlerinin kontratlarını almak için olduğunu da unutmamak gerek.
Şirketler birçok ana teknolojiyi kendileri geliştiriyor; ancak fırlatma sistemleri ve uydular son derece karmaşık sistemler, o nedenle her bir şirketin arkasında dev bir tedarikçi ağı olduğunu söylemek mümkün. Örneğin SpaceX bir roket motoru geliştirse de valflerden kontrol kartlarına tüm ekipmanları kendilerinin geliştirmediği açık. Önemli olan ‘yere inebilen roket 1. kademesi’ ya da ‘yüzlerce uyduyu üreten bir üretim bandı kurma’ gibi öncü fikirleri gerçekleştirmek” şeklinde konuşuyor.

AY KOLONİ İÇİN ÇOK MALİYETLİ, MARS ÇOK RİSKLİ
Uydu tasarımı ile görev ve yörünge analizi uzmanı Egemen İmre, ABD’nin 2024’te Ay’a iniş misyonunu gerçekleştirerek bir sonraki misyonu olan Ay civarında bir istasyon kurulması hedefine bir adım daha yaklaşmasının beklendiğini belirterek, “Ancak Ay ve hatta Mars’ta kalıcı bir koloni kurulması hala kolay değil. Ay’a ikmal yapmak görece kolay da olsa maliyetler çok yüksek, oradaki malzemeleri azami şekilde kullanmayı öğrenmemiz gerek. Mars ise 2-3 yılda bir gerçekleşen fırlatma imkanı ve 7-8 aylık yolculuk süresiyle kalıcı bir görev için çok zor ve çok riskli. Belki çocuklarımız orada kalıcı bir üs kurulduğunu görebilir. Bununla birlikte, bunların çok zor koşullarda bir yaşam olacağını ve Dünya’ya bir alternatif oluşturamayacağını söylemek gerekiyor” şeklinde konuşuyor.
TÜRKSAT 5B GÖREVE BAŞLADI
Türksat 5B uydusu 19 Aralık 2021’de Florida’daki Cape Canaveral Üssü’nden SpaceX‘in Falcon 9 roketiyle yörüngeye fırlatıldı. 42 derece doğu yörüngesinde hizmet verecek uydu, Türkiye’nin uydu veri iletişim kapasitesini 15 kattan fazla artıracak.
Türksat 5B sabit sınıf uydulara oranla 20 kat daha fazla verimliliğe sahip. Uydunun 35 yılın üzerinde manevra ömrü var. Uyduyla birlikte ilk kez ticari bir haberleşme uydusunda “yerli olarak tasarlanıp üretilen ekipmanlar” da uzaya gönderilecek. Yerli imkanlarla üretilen Türksat 6A uydusu ise 2023’te uzayda yerini alacak.