Genel
Konserdeyken yüzünüzün dev ekranda anlık tarandığını ve verilerinizin izinsiz toplandığını hayal edin…

Hayal et… Ünlü İngiliz grup Massive Attack’in konserindesin. Grubun en çok sevilen “Teardrop” şarkısı eşliğinde kendinden geçmiş dans ederken, bir anda yüzün grubun arkasındaki dev LED ekranda beliriyor. Ama eğlenceli bir seyirci çekimi olarak değil—Massive Attack’in gerçek zamanlı yüz tanıma sisteminde işlenmiş bir veri olarak. 2025’in en rahatsız edici konser deneyimine hoşgeldin! Grup, son performansında izleyicileri yakalayan ve analiz eden canlı yüz tanıma teknolojisi kullandı.
Massive Attack, son turnesinde hayranlarını şaşkına çevirdi: yüz tanıma teknolojisini bizzat gösterinin içine entegre etti. Canlı video akışları, seyircilerin yüzlerini yakalayıp tanıma yazılımından geçirerek sonuçları görsel deneyimin bir parçası olarak yansıttı. Biyometrik verilerin iznin olsun-olmasın sanatsal bir ifadenin parçasına dönüştü. Sosyal medyada izleyicilerden şaşkınlık dolu tepkiler yağdı. Kimileri, insanların görmezden geldiği gözetim tartışmasını gündeme taşıdığı için grubu övdü; kimileriyse beklenmedik veri toplama nedeniyle rahatsızlık duydu. Bu bölünmüş tepkiler, grubun kışkırtıcı amacının tam da istediği gibi sonuç verdiğini gösterdi.

Bu hamlenin, grubun gözetim ve takip kültürüyle dijital kontrol sistemlerine yönelik onlarca yıllık eleştirisiyle tamamen uyumlu olduğunu söyleyebiliriz.
Londra’daki konserde bazı izleyiciler ekranda kendi yüzünü gördü
Massive Attack, yıllardır performanslarında gözetim ve kontrol temalarını işleyerek politik yorumlarını sahneye taşıyor. Yönetmen Adam Curtis ile iş birlikleri ve mahremiyet konularına yönelik sürekli ilgileri, onları bu an için doğal birer provokatör haline getirdi.
Çoğu konser teknolojisi deneyimi zenginleştirmeyi amaçlarken, bu yüz tanıma sistemi izleyicileri doğrudan veri toplama gerçeğiyle yüzleştirdi. Grup, normalde görünmez şekilde gerçekleşen süreci görünür kıldı: yüzünün kaydedilmesi, analiz edilmesi ve muhtemelen izleyicinin açık onayın olmadan depolanması…
Kimsenin Sormadığı Rıza Sorusu
Verilerin nasıl saklandığı ve katılımcı rızasının alınıp alınmadığı hâlâ belirsiz. Massive Attack, toplanan biyometrik verilerin akıbeti ya da kalıcı kayıtların tutulup tutulmadığı konusunda resmi bir açıklama yapmadı. Bu belirsizlik, sanatın yarattığı muğlaklığı artırırken aynı zamanda gözetimi eleştirmek için gözetim yapmanın doğurduğu meşru gizlilik endişelerini de gündeme taşıdı.

Seyirciler beklenildiği üzere ideolojik çizgilerde bölündü. Mahremiyet savunucuları, bunu sanat kılıfı altında yapılmış bir sınır ihlali olarak değerlendirdi. Diğerleri ise gündelik hayatımızda yüz tanımanın kabullenilişine karşı gerekli bir şok terapisi olarak gördü. Her iki tepki de müdahalenin sarsıcı amacına ulaştığını kanıtladı.
Yüz tanıma teknolojisiyle ilişkin artık çok daha karmaşık. Artık her mekan, her etkinlik, her kamusal alan senin yüzünü kaydediyor olabilir. Massive Attack sadece görünmezi görünür hale getirdi—ve derin bir rahatsızlık duygusuyla. Şimdi asıl soru bunun sanat mı yoksa bir gizlilik ihlali mi olduğu değil; gözetimin gündelik yaşamında ne kadar olağanlaştığıyla yüzleşmeye hazır olup olmadığımız…