Genel

Tehlikeli malzemelerden AR-GE merkezine dönüşüm

Dinçer Lojistik, yola 25 yıl önce nokta atışıyla çıkmış: tehlikeli madde taşımacılığı.

Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer, “Üniversiteden hemen sonra bu sektöre girmeye karar verdim ama o zaman lojistiğin adı bile lojistik değildi. Eğitim kadroları olmayan bir sektördü o zaman” diyerek fırsatı, incelikli bir araştırma yaptıktan sonra stratejiyi Avrupa madde taşıma regülasyonunun (ADR-Tehlikeli Malların Karayolu ile Uluslararası Taşımacılığına İlişkin Avrupa Anlaşması) Avrupa Birliği üzerinden Türkiye’ye geleceği öngörüsü üzerine kurduklarını belirtiyor.

Dinçer Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Dinçer: “Avrupa’da son 1,5 yıldır 7 ülkede 12 depo açtık. 2021 yılından bu yana Türkiye ve yurtdışında toplam 190 bin metrekare yeni depo alanını devreye aldık. Öte yandan son 4 yılda 25 milyon liralık bütçe ayırdığımız Ar-Ge’yi bu yılki yatırım planlarımıza aldık.”

Dinçer kuruluş hikayesine şöyle devam ediyor: “ADR, Türkiye’ye gelmeden önce alt yapımızı hazırlamak istedik. Çünkü stratejimizi ADR geldiğinde kimsenin hazır olmayacağı öngörüsüyle kurguladık. Haklı da çıktık. Türkiye’nin tek ADR’li nakliye ağı olan lojistik şirketi halen Dinçer Lojistik. O kırılamadı çünkü biz bunun için 10 yıl uğraştık.  Eğitimler, ürünlere aşinalık, dijitalleşme, risklerin sigortalanması, depolama maliyetleri… Örneğin bir kimyasalı depolama maliyeti normal bir depolamanın iki katıdır. Bu gibi süreçleri yönetmek çok uzun süreler gerektirir. İlk 15 yılımızda tehlikeli madde taşımacılığının ürün deposundan gümrüğüne, elleçlemesinden nakliyesine ve parsiyeline kadar her modunda olalım istedik. Bugün tehlikeli maddelerin Türkiye genelindeki tüm il ve ilçelere dağıtımını yapabiliyoruz. Bugün e-ticaretin Dinçer Lojistik’in iş hacmi içindeki payının yüzde 30 kadar olduğunu söyleyebilirim.”

VERİMLİLİĞİ ARTIRACAK YAPAY ZEKAYA YATIRIM

Lojistik süreçlerinin dijitalleştirilmesinin bir standart haline geldiğini, öte yandan pandemiyle dijital dönüşümün hız kazandığını belirten Mustafa Dinçer, bu durumun lojistik şirketlerini aynı zamanda birer “teknoloji şirketi” olmaya teşvik ettiğini belirterek, “4 yıl önce hayata geçirdiğimiz Dinçer Lojistik Ar-Ge Merkezi’nde pandemi öncesinde çoklu kanal ve e-ticaret teknolojilerine yönelik çalışmalarımız başlamıştı. Şimdiyse verimliliği artıracak yapay zekâ kullanan sistemlere de tam entegrasyon sağlamak için çalışıyoruz. 

Müşteri ihtiyaçlarına en uygun çözümü sunabilmek adına farklılaştırılmış hizmetleri, iş birimlerini ve verileri tek platformda sunan güçlü bir CRM altyapısına sahibiz. Bu altyapı sayesinde anlık olarak portala yansıyan müşteri taleplerine de hızla dönüş yapıyor, gerekli iyileştirmeleri çok hızlı şekilde gerçekleştiriyoruz.

Son olarak devreye aldığımız RPA (Robotic Process Automation – Robotik Süreç Otomasyonu) belli süreçlerde olası insan hatalarını en aza indirmemizi sağlıyor. Özellikle müşterilerimizden gelen talepleri işleme alma konusunda yapay zekadan faydalanıyoruz. Tek bir yazılım hiçbir zaman işimizi çözmüyor. RPA ile iş süreçlerimizde yüzde 80 verimlilik artışı sağladı. Üstelik RPA kullanılan projelerde hata oranı da yüzde sıfır olarak gerçekleşti. Çünkü RPA ile iş süreçleri daha belirgin hale geliyor.  Yazılı olmayan süreçler yazılı hale geliyor, tüm işlemler kayıt altında tutulabiliyor, hata tespiti kolaylaşıyor. İnsan kaynakları hataları minimize oluyor” diye konuşuyor.

Tags
Show More

suleguner

Yapay zeka ve robotik konularında uzman, İstanbul merkezli gazeteciyim. Sadece bu iki alanda yazan tek Türk gazeteci-yazarım. Aralarında Türkiye’nin en çok satan ekonomi dergisi ve bir İngilizce gazetenin de bulunduğu Türk medyasına ait yayınlara yazıyorum. Türkiye'nin kamuoyuna açık ilk yapay zeka ve robotik anketini 2018'de gerçekleştirerek, insanların bu iki kavrama nasıl baktığını inceledim. Detaylarını site de bulabileceğiniz "beyaz yakalı ve lisans-yüksek lisans üstü öğrencilerden" oluşan iki grupla yaptığımız anket sonuçlarında öne çıkan iki veriyi aktarmam gerekirse, yapay zeka öğrencileri çalışanlardan daha çok korkuyor. Beyaz yakalılar ise robotlardan gençlere göre daha az korkuyor. Türkiye genelinde yapılan ankete göre yapay zekanın hayatımıza giderek daha çok dahil olması veya robotların iş ve özel hayatımızda yer almaya başlaması genel anlamda bizi endişelendirmiyor. Ankete katılımcıların "İnsan zekası mı, yapay zeka mı?" sorusuna cevabıysa, "insan zekası" şeklinde olmuş. Kamuoyu araştırmalarıma her yıl devam ederek Türk halkının teknolojiyle olan ilişkisinin nabzını ölçmeyi amaçlıyorum. Teknolojiden korkulmaması gerektiğini, insanın yararına ve doğru bir şekilde kullanıldığında hayata önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ayrıca teknolojiyle birlikte değişen hayatı iyi anlamamız gerektiğini, hayatımızdaki değişiklikleri iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir gazeteci-yazar olarak teknolojinin insan hayatı için çizdiği vizyonu anlatmaya, konuşmalarımda insanları yakında nasıl bir dünyanın beklediğine ilişkin bir resim çizmeye çalışıyorum. Gazetecilik kariyerimde yönümü teknolojiye çevirmeden önce bazı Türk basın yayın kuruluşlarının yanısıra, ANSA İtalyan Haber Ajansı'nın Türkiye muhabirliği görevlerinde bulundum. Kariyerim boyunca pek çok ülkeyi gezerek sosyal ve teknoloji içerikli yazılar yazdım. Bu ülkeler içinde aklıma en çok yer eden Ekvador, Küba, Sudan ve Güney Kore oldu. İngilizcenin dışında İtalyancayı profesyonel iş yaşamımda kullanabiliyorum. Fitness ile ilgileniyorum ve bir sağlıklı yaşam bloğum var. Aynı zamanda amatör bir DJ’im.

Benzer İçerikler

Close
Close