Genel

Veri mimarisi olmadan yapay zeka olmaz

Son birkaç yıldır bilişim dünyasının altını kalın harflerle çizdiği bir kavram var: verinin önemi… Verinin insanın en değerli varlığı olduğu, tutulan verinin kalitesi ve verilerin miktarca büyüyerek yapay zekanın analitik sistemlerde nasıl harikalar yaratacağına ilişkin telkinleri sıkça duyuyoruz. Uzmanlar bize verinin yol haritasını çiziyor, şirketlerse bu tavsiyelere uyarak yolda ilerliyor. Ancak belki de kurumların çok fazla ileriye gitmeden geriye dönüp işin “A,B,C” sini doğru kurduklarından emin olmaları gerekiyordur. Neden mi?

2020, kurumsal yazılım alanında hibrit bulut yılı olacak. Hibrit bulut pazarının değeri, IBM’e göre 1 trilyon dolar. Bulut bir süredir sadece bireysel kullanıcıların en değerli anılarını yansıtan fotoğraflarını, saklamak istedikleri belgeleri yolladıkları bir saklama deposu değil. Endüstri 4.0‘ın yazılım uzantısında gelinen noktada, yazılım ve yapay zeka şirketleri artık kurumların verilerine sahip çıkmasını isterken, açık kaynak sunarak şirketlerin kendi yapay zeka mimarisini oluşturmasını istiyor.
Yani, yazılım şirketlerinin hibrite yatırım yapması için bireyler kadar kurumların da verilerini tutması, doğru kullanması ve böylece veriye değer katıyor olması gerek. Yazılım şirketleri 2020’de kurumları hibrit bulut atağına kalkışmaya teşvik edecek. Çünkü rakamlar küresel anlamda verilerin sadece yüzde 15’inin değer olarak ortaya çıktığını, yüzde 85’inin atıl kaldığını, iş hayatında kullanılmaya uygun hale gelmediğini gösteriyor. En basit anlatımla, kurumlar biriktirdikleri verilerden gelir elde edemiyor.

BİR YILDA ÇOK YOL KATEDİLİYOR

IBM Yapay Zeka ve Global Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alyse Daghelian

Küresel anlamda pek çok şirketin veri-bulut-yapay zeka düzleminde yarı yola gelirken, bu düzlemde gelinen “ikinci bölümde” dünya ve Türkiye nasıl ilerlemeli? Verisini nasıl değere dönüştürmeli? Bu konuyu, 4 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen IBM Think Summit’te “Yapay Zekaya Giden Yolculuk” isimli bir konuşma yapan IBM Yapay Zeka ve Global Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alyse Daghelian ile konuştuk.
Daghelian, yapay zekanın 1980’lerden itibaren konuşulan bir teknoloji olduğunu ve hesaplama gücünün artmasıyla daha fazla yapay zeka uygulamalarının geliştiğini hatırlatarak son on yıllarda kurumlarda verilerin birikmesiyle verilerin anlamlandırılması konusunun öne çıktığını belirtiyor. Daghelian şöyle konuşuyor: “Tüketicilerin yarattığı gerçek değer, bu veriyi nasıl anlamlandıracağımızda yatıyor. Bu veriler anlamlandıkça bu anlamları nerelerde kullanabileceğimize ilişkin sürekli yeni uygulamalar ortaya çıkıyor. Bu noktada hem yeni kullanım alanları çıkıyor hem de yapay zeka sayesinde bu kullanımlara daha iyi öngörüler sağlanıyor. Buna en iyi örnek, sağlık konusunda. Buradaki kullanım alanları geliştikçe daha iyi hasta bakımı ortaya çıkıyor. Veya bakın müşteri hizmetlerine… Artık daha iyi müşteri hizmetleri sunuluyor. Üretime bakın, milyon dolarlar kazandırabilecek yeni uygulamalar söz konusu. Yapay zeka bu verileri anlamlandırarak yeni alanlarda yeni uygulamaların oluşmasına neden oluyor. Yapay zekanın üretim ve iş alanında uygulamalarına bakacak olursak hala tek haneli rakamlarda kaldığını görüyoruz. Ancak çok hızlı ilerliyor. 12 ayda bile büyük aşama kaydediliyor. Bir yıl sonra, müşterilerimiz daha iyi veri altyapısı oluşturdukça daha çok ve geniş alanlarda kullanılan yapay zeka uygulamaları göreceğiz. Ve şirketler bu uygulamaların faydalarını almaya başlayacak ve başarılarını hızla yükseltecekler.”

SOMUT ÖRNEKLER

IBM Türkiye ile çalışan Anadolu Sigorta‘nın buna çok iyi bir örnek olduğunu belirten Daghelian, “Anadolu Sigorta günde bin 200 kaza bildirimi alıyordu. Belgelerle gerçekler arasındaki farkı ortaya koymak, gerçek kazayı tespit etmek için çok zaman harcıyorlardı. Watson‘ın görsel tanıma çözümüyle müşteri sürecinde yüzde 70 artış yaşadılar. Türkiye’den başka bir örnek de 7 milyon üyesi bulunan bir medya-eğlence şirketi. Müşteri hizmetleri personelini eğitmek için Watson kullandılar. 200 senaryoyla başladılar, şimdi 2 bindeler. Bir müşteri bir hizmetle ilgili soru sorduğunda çok daha hızlı cevap verebiliyorlar. Bu teknoloji, üyelerin basit sorulara kendilerince ve çok daha kolay ulaşmalarını sağlamakla kalmadı, müşteri hizmetleri yetkilileri daha zor soruları cevaplamaya koyuldu. Böylece müşteri memnuniyeti arttı” diye konuştu.

“BİLGİ MİMARİSİ HIZ KAZANDIRIYOR”

Yapay zekanın doğru bir bilgi mimarisi oluşturulmadıkça en verimli şekliyle kullanılamayacağına işaret eden IBM Yapay Zeka ve Global Satıştan Sorumlu Başkan Yardımcısı Alyse Daghelian, “Bilgi mimarisini oluşturmadıkça yapay zekayı kullanamazsınız. Yapay zeka uygulamalarını kullanmanız için öncelikle olarak veri altyapısını, sistemin iskeletini iyi oluşturmanız gerek. Bu nedenle Türkiye’de veya başka bir ülkede yapay zekadan en iyi şekilde faydalanmak isteyen şirketler bu altyapıyı yeniden oluşturmalı, bazıları oluşturuyor da… Çünkü bu yapıyı doğru oluşturmak, olgunlaşma sürecinde müthiş bir hız kazandırıyor” diye konuşuyor. IBM Türkiye Bulut ve Kognitif Ülke Lideri Arzu Sözen ise, Türkiye’nin bu konuda demografik avantajları sayesinde veri yığınlarının işlenebilecek ölçekte olduğunu, finans ve sigorta sektörünün bunun başını çektiğini belirterek, bu sektörlerin veriyi çok iyi analiz edebildiğini, ancak yapay zeka konusunda henüz başlangıç noktada olduğumuzu söyledi. Sözen, “Türkiye’de şirketler verinin öneminin çok farkında ve veri tabanlarını iyi oluşturuyorlar. Şu anda veri stratejilerini oluşturma aşamasındalar, yani deneyimlerini ölçeklendirme sürecindeler” dedi.

IBM Türkiye Bulut ve Kognitif Ülke Lideri Arzu Sözen


“TÜRKİYE’DEN BAŞARI HİKAYELERİNE HAZIRLANIN”

IBM Institute of Business Value’nun (İş Değerleri Enstitüsü) 98 ülke ve 20 endüstriyi kapsayan raporuna göre, Türkiye’den C-seviyesindeki katılımcıların (üst düzey karar vericiler) yüzde 21’i hedeflerine ulaşmış, veriye odaklanarak kendi veri kültürlerini, altyapılarını oluşturmuş. Yöneticiler, makine öğrenmesi ve yapay zekaya iki-üç yıl içerisinde yatırım yapmak istediklerini belirtiyor. IBM Veri ve Yapay Zeka Genel Müdür Yardımcısı Alyse Daghelian‘ın bu raporla ilgili yorumları şöyle: “Birkaç yıl sonra Türkiye’den çok fazla başarı hikayeleri duymaya başlayacağız. Çünkü bu yolculuğa çıktıklarında önlerinde veriye dayalı çok fazla fırsat görecekler. Bu sektörlerin başında finans geliyor. Finans yatırımcılar için en iyi fırsatlardan biri olacak gibi görünüyor. İkinci sırada sigorta, üçüncü sırada sağlık sektörünü sayabiliriz. Türkiye’de burada bir dönüşüm yaşıyoruz. Önümüzdeki bu sektörde yıllarda veri analizi yapan ve yapay zekayı kullanan kurum sayısında artış göreceğiz.”


ABD’deki Geisinger Hastanesi, sepsise bağlı ölümleri önlemek için Watson’ın öngörüsünden yararlanmış. IBM’e göre yapay zekanın insan hayatına dokunan sağlık alanında müthiş teknolojik ilerlemeler katedilecek.


Tags
Show More

suleguner

Yapay zeka ve robotik konularında uzman, İstanbul merkezli gazeteciyim. Sadece bu iki alanda yazan tek Türk gazeteci-yazarım. Aralarında Türkiye’nin en çok satan ekonomi dergisi ve bir İngilizce gazetenin de bulunduğu Türk medyasına ait yayınlara yazıyorum. Türkiye'nin kamuoyuna açık ilk yapay zeka ve robotik anketini 2018'de gerçekleştirerek, insanların bu iki kavrama nasıl baktığını inceledim. Detaylarını site de bulabileceğiniz "beyaz yakalı ve lisans-yüksek lisans üstü öğrencilerden" oluşan iki grupla yaptığımız anket sonuçlarında öne çıkan iki veriyi aktarmam gerekirse, yapay zeka öğrencileri çalışanlardan daha çok korkuyor. Beyaz yakalılar ise robotlardan gençlere göre daha az korkuyor. Türkiye genelinde yapılan ankete göre yapay zekanın hayatımıza giderek daha çok dahil olması veya robotların iş ve özel hayatımızda yer almaya başlaması genel anlamda bizi endişelendirmiyor. Ankete katılımcıların "İnsan zekası mı, yapay zeka mı?" sorusuna cevabıysa, "insan zekası" şeklinde olmuş. Kamuoyu araştırmalarıma her yıl devam ederek Türk halkının teknolojiyle olan ilişkisinin nabzını ölçmeyi amaçlıyorum. Teknolojiden korkulmaması gerektiğini, insanın yararına ve doğru bir şekilde kullanıldığında hayata önemli katkılarda bulunduğuna inanıyorum. Ayrıca teknolojiyle birlikte değişen hayatı iyi anlamamız gerektiğini, hayatımızdaki değişiklikleri iyi analiz etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir gazeteci-yazar olarak teknolojinin insan hayatı için çizdiği vizyonu anlatmaya, konuşmalarımda insanları yakında nasıl bir dünyanın beklediğine ilişkin bir resim çizmeye çalışıyorum. Gazetecilik kariyerimde yönümü teknolojiye çevirmeden önce bazı Türk basın yayın kuruluşlarının yanısıra, ANSA İtalyan Haber Ajansı'nın Türkiye muhabirliği görevlerinde bulundum. Kariyerim boyunca pek çok ülkeyi gezerek sosyal ve teknoloji içerikli yazılar yazdım. Bu ülkeler içinde aklıma en çok yer eden Ekvador, Küba, Sudan ve Güney Kore oldu. İngilizcenin dışında İtalyancayı profesyonel iş yaşamımda kullanabiliyorum. Fitness ile ilgileniyorum ve bir sağlıklı yaşam bloğum var. Aynı zamanda amatör bir DJ’im.

Benzer İçerikler

Close
Close