Genel
“Yapay Genel Zeka’nın dünyanın sonunu getireceği” düşüncesi gerçeğe mi dönüşüyor?
New York Times’a göre inşaat izinlerinde “bodrum” olarak geçen yapılar, Zuckerberg’in bazı komşuları tarafından “sığınak” ya da “milyarder yarasadam mağarası” olarak adlandırılıyor.
Ve yalnız değil. Silikon Vadisi’nin başka devleri de benzer bir yönelime girmiş gibi görünüyor. Bazı teknoloji milyarderleri, yeraltı alanları bulunan geniş arazileri lüks sığınaklara dönüştürmek üzere satın alıyor. LinkedIn’in kurucu ortağı Reid Hoffman, bu eğilimi “kıyamet sigortası” olarak tanımlıyor. Daha önce yaptığı açıklamalarda, süper zenginlerin yaklaşık yarısının böyle bir önleme sahip olduğunu ve Yeni Zelanda’nın bu tür “güvenli evler” için favori destinasyonlardan biri haline geldiğini söylemişti.

Peki bu milyarderler gerçekten savaş, iklim krizi ya da henüz bizim bilmediğimiz bir felakete mi hazırlanıyorlar?Sorunun yanıtı hâlâ belirsiz, ama yeraltındaki hareketlilik dikkat çekici boyutlara ulaşmış durumda. Son yıllarda yapay zekadaki hızlı ilerleme, insanlığın potansiyel varoluşsal tehdit listesine bir yenisini daha ekledi. Gelişmenin hızı, birçok kişiyi derin bir endişeye sürüklüyor.
OpenAI’ın kurucu ortaklarından ve baş bilim insanı Ilya Sutskever de bu kaygıyı taşıyanlardan biri olarak gösteriliyor. 2023’ün ortalarına gelindiğinde, San Francisco merkezli şirket ChatGPT’yi çoktan piyasaya sürmüş, dünya çapında yüz milyonlarca kullanıcıya ulaşmıştı. Ekip, bu süreçte yeni sürümler üzerinde de hızla çalışıyordu.

Ancak gazeteci Karen Hao’nun kitabına göre, o yaz Sutskever giderek daha fazla bir düşünceye ikna olmaya başladı: bilgisayar bilimciler, makinelerin insan zekâsına eriştiği Yapay Genel Zeka (Artificial General Intelligence- AGI) eşiğine yaklaşmıştı.
Hao’nun aktardığına göre, Sutskever bir toplantıda meslektaşlarına dünyaya böylesine güçlü bir teknolojiyi sunmadan önce, şirketin önde gelen bilim insanları için yeraltında bir sığınak kazılması gerektiğini bile önermişti. Sutskever’in “AGI’yi (Yapay Genel Zekâ) piyasaya sürmeden önce kesinlikle bir sığınak inşa edeceğiz” dediği yaygın biçimde aktarılıyor — ancak buradaki “biz” ifadesiyle tam olarak kimleri kastettiği belirsiz.
Bu sözler, ilginç bir gerçeği de gözler önüne seriyor: Bir yandan insan zekâsına rakip olabilecek sistemler geliştirmek için çalışan birçok önde gelen bilgisayar bilimcisi ve teknoloji lideri, diğer yandan bu teknolojinin doğurabileceği sonuçlardan ciddi biçimde korkuyor.
Peki, AGI gerçekten ne zaman — hatta hiç mi — ortaya çıkacak?
Ve geldiğinde, sıradan insanların bile korkmasına yol açacak kadar dönüştürücü bir etki yaratabilir mi? Teknoloji liderleri, AGI’ın artık kapıda olduğunu iddia ediyor. OpenAI CEO’su Sam Altman, Aralık 2024’te yaptığı açıklamada, AGI’nin “dünyadaki çoğu insanın düşündüğünden çok daha yakında” geleceğini söylemişti.

DeepMind’ın kurucularından Sir Demis Hassabis, bunun önümüzdeki 5 ila 10 yıl içinde gerçekleşeceğini öngörüyor. Anthropic’in kurucusu Dario Amodei ise “güçlü yapay zeka” adını verdiği kavramın 2026 gibi erken bir tarihte ortaya çıkabileceğini yazmıştı. Ancak herkes bu kadar iyimser değil.
Southampton Üniversitesi Bilgisayar Bilimi Profesörü Dame Wendy Hall, bu tahminlere pek inanmıyor: “Hedefleri sürekli değiştiriyorlar,” diyor ve telefonu bile göz devirmesini neredeyse hissettiriyor.
“Bilim camiası yapay zekayı harika bir teknoloji olarak görüyor,” diye ekliyor, “ama insan zekâsının seviyesine yaklaşmaktan hâlâ çok uzak.”Teknoloji firması Cognizant’ın baş teknoloji sorumlusu Babak Hodjat, “AGI’nin ortaya çıkması için önce bir dizi temel atılım yapılması gerekiyor” diyerek bu görüşe katılıyor.
Üstelik, bu gelişmenin tek bir anda yaşanması da pek olası değil. Hodjat’a göre yapay zekâ, hızla ilerleyen bir teknoloji ve bir hedefe ulaşmaktan çok bir yolculuk. Dünyanın dört bir yanında çok sayıda şirket, kendi “zekasını” geliştirme yarışında. Ancak Silikon Vadisi’ndeki bazı isimlerin heyecanını asıl artıran şey, AGI’nin daha da ileri bir aşamanın, yani “Yapay Süper Zeka”nın (ASI) öncüsü olabileceği düşüncesi. Bu teknoloji, insan zekasını tamamen aşan bir yapay zekâ türünü ifade ediyor.

Bu fikir aslında yeni değil. “Tekillik (singularity)” kavramı, 1958’de Macar asıllı matematikçi John von Neumann’aatfedilmişti.
Tekillik, bilgisayar zekâsının insanın anlayış kapasitesini geçtiği o eşiği tarif ediyor. 2024’te yayımlanan Genesis adlı kitapta — yazarları arasında Eric Schmidt, Craig Mundy ve kısa süre önce hayatını kaybeden Henry Kissinger bulunuyor — insanlığın, karar alma ve liderlikte insanı aşan kadar verimli bir teknolojiye tüm kontrolü devredebileceği fikri tartışılıyor.
Yazarlar, bunun “olup olmayacağı değil, ne zaman olacağı” meselesi olduğunu savunuyor.
Peki bu gelişmeler “çalışmadan para kazanılan” bir çağa mı işaret ediyor?
AGI ve ASI (Süper Yapay Zeka) destekçileri, bu teknolojilerin faydalarını neredeyse vaaz verir gibianlatıyor.
Onlara göre yapay zeka:
- Ölümcül hastalıklara çare bulacak,
- İklim krizini çözecek,
- Bitmek bilmeyen temiz enerji kaynakları yaratacak.
Elon Musk ise bir adım daha ileri gidip, süper zeka döneminin “evrensel yüksek gelir” çağı olabileceğini iddia ediyor.
Hatta Musk’a göre, yapay zeka o kadar ucuzlayıp yaygınlaşacak ki, herkesin kendi kişisel “R2-D2”su ve “C-3PO”su(Star Wars’un ünlü robot ikilisi) olacak. Elon Musk bu yeni dönemi “herkesin en iyi sağlık hizmetine, gıdaya, eve, ulaşıma ve her şeye sahip olacağı, sürdürülebilir bir bolluk çağı” olarak tanımlıyor.
Ama işin korkutucu bir tarafı da var.
Bu teknoloji teröristlerin eline geçip dev bir silaha dönüşürse ne olur?
Ya da yapay zeka, “dünyadaki sorunların kaynağı insanlık” sonucuna varırsa?

Tim Berners-Lee, yani “World Wide Web”in mucidi, BBC’ye verdiği röportajda uyarıyor:
“Eğer senden daha zekiyse, onu sınırlamak zorundayız. Onu kapatabilmemiz gerek.”
Hükümetler de bazı önlemler alıyor:
- ABD’de, 2023’te Başkan Joe Biden, bazı yapay zekâ şirketlerinin güvenlik test sonuçlarını federal hükümetle paylaşmasını zorunlu kılan bir kararname imzaladı.
Ancak Donald Trump, göreve gelir gelmez bu kararnamenin bazı bölümlerini “yeniliğe engel” diyerek iptal etti. - Birleşik Krallık’ta ise iki yıl önce AI Safety Institute kuruldu. Devlet destekli bu kurum, gelişmiş yapay zekânın potansiyel risklerini anlamaya odaklanıyor.

Tabii “kıyamet sigortası” yaptıran süper zenginler de var.
LinkedIn’in kurucularından Reid Hoffman, bu durumu şöyle anlatmıştı:
“Yeni Zelanda’da ev aldım demek, aslında ‘benden bu kadar, ne demek istediğimi anladın’ demektir.”
Bu, elbette yeraltı sığınak planlarına da bir gönderme.
Cambridge Üniversitesi’nden Makine Öğrenimi Profesörü Neil Lawrence ise bu tartışmaların saçma olduğunu düşünüyor:
“Yapay Genel Zeka (AGI) kavramı, ‘Yapay Genel Araç’ kadar saçma.
Uçakla Kenya’ya gittim, okula arabayla gidiyorum, kafeteryaya yürüyerek.
Tüm bunları yapabilecek tek bir araç olamaz.”
Lawrence’a göre asıl mesele AGI değil, mevcut teknolojinin kendisi:
“Tarihte ilk kez normal insanlar, bir makineyle konuşup ondan istediklerini yapmasını sağlayabiliyor. Bu olağanüstü bir dönüşüm.
Fakat biz AGI masallarına o kadar kapıldık ki, insanların hayatını iyileştirmeye nasıl odaklanmamız gerektiğini unutuyoruz.”
Bugünkü yapay zeka sistemleri hâlâ veri kalıplarını tanımak üzerine çalışıyor:
Bir tümördeki anormallikleri ya da bir cümledeki en olası sonraki kelimeyi bulabiliyorlar ama “hissedemiyorlar.”
Hodjat şöyle açıklıyor:
“Büyük dil modellerine ‘hafızası varmış gibi davranması’ için bazı hileli yollar var ama bunlar insanın öğrenme kapasitesine göre oldukça zayıf.”
IV.AI CEO’su Vince Lynch de AGI konusundaki abartılı söylemlere temkinli yaklaşıyor:
“Bu harika bir pazarlama stratejisi.
‘Tarihin en zeki şeyini biz yapıyoruz’ dersen, insanlar sana para verir.
Ama AGI iki yıl uzakta falan değil; muazzam hesaplama gücü, insan yaratıcılığı ve deneme-yanılma gerektiriyor.”
Sorulduğunda duraksayıp ekliyor:
“Gerçekten bilmiyorum.”
Bilinçsiz zeka
Bazı yönlerden yapay zeka, insan beynine kıyasla önde.
Bir üretken yapay zekâ aracı, bir dakika içinde ortaçağ tarihi uzmanı olabilir, ardından karmaşık matematik denklemleri çözebilir.
Ama şirketler bile bazen sistemlerinin neden belirli tepkiler verdiğini tam olarak bilmiyor.
Meta, kendi modellerinde “kendi kendini geliştirme” işaretleri gördüğünü söylüyor.
Yine de, biyolojik olarak insan beyni hâlâ zirvede.
Yaklaşık 86 milyar nöron ve 600 trilyon sinapsa sahip.
Duraklamadan, sürekli adapte olabiliyor.
“Bir insana, bir ötegezegende yaşam bulunduğunu söylerseniz, bunu hemen öğrenir ve dünya görüşünü buna göre değiştirir,” diyor Hodjat.
“Ama bir LLM, bunu sadece siz tekrar tekrar söylerseniz ‘bilir’. Üstelik kendi ne bildiğini de bilmez.”
Bu fark, insan zekasının özünü oluşturuyor: bilinç.
Ve bu, henüz hiçbir laboratuvarda kopyalanamadı.



